İmam...
Önderimiz ve örneğimiz...
Emâm'da yani önde olan insan...
Dert ortağımız...
Sevinçlerimizi paylaştığımız...
Mutluluğumuzda şahidimiz...
En acı günümüzde bize taziye veren...
İmam; en mahrem sırlarımızı paylaşabileceğimiz insandır. Dertlerimize çözüm yolu aradığımız, bir çıkış kaynağı sorduğumuz insandır.
İmam; oğlumuzun, kızımızın, bizim en mutlu günümüzde yanımızda olan, güzelliklerimize şahitlik eden, yepyeni bir hayata ilk adımlarımızın önünü açan insandır.
İmam; en çok sevdiğimiz insanların yanından en son ayrılan kişidir. Biz onu gözyaşlarıyla terk ederken imam, sevdiğimiz kişiye son yolculuğunda telkin veren ve onu en son terk eden kişidir.
İmam; mahallenin en bilge, en saygın insanıdır. Önünde diz çöktüğümüz nasihatlerini dinlediğimiz muallimdir.
İmam; ilk öğretmenimizdir. Önünde diz kırıp mukaddes kitabımızı okumak için ilk bilgileri edindiğimiz, imana dair ilk doyurucu bilgileri yudumladığımız insandır.
İmam en güvendiğimiz insandır. Zekât paramızı, sadaka paramızı ve diğer yardımlarımızı gönül rahatlığı içinde teslim ettiğimiz güven kaynağıdır.
Diyanet İşleri Başkanlığı da yayınlamış olduğu aylık dergide ideal bir imamın özelliklerini:
- "Daima hayatın gerçeklerini göz önünde bulundurmalı, insanları yargılayan, mahkûm eden, yasaklayan, korkutan bir üslup ve tavırdan uzak durmalı."
- "Din görevlisi sahip olduğu dini bilginin bugün ne anlama geldiğini kavrayabilmeli." diye sıralıyor.
Sakarya'da uzun yıllar imamlık görevini ifa etmiş ve halk tarafından da çok sevilen Mustafa Aydın Hoca'nın imam için enfes bir tanımı vardır: "İmam kimdir sorusuna verilecek en güzel cevap şu sözdür; 'görüldüğünde imrenilen görülmediğinde özlenen insan'."
Peki, böyle bir insan niçin sokakta korumalar eşliğinde dolaşmak zorunda kalır ki...
Bir imamın niçin düşmanı olur?
Veya soruyu başka şekilde soralım:
Bir imamın düşmanı olur mu?
Tarihimiz kendisini öldürmek için gelen kişilerin kendisiyle hidayet bulduğu imamlarla doludur.
Mus'ab bin Umeyr kendisini elinde kılıç ve mızrakla öldürmeye gelenlerin hidayetine vesile olmadı mı?
Kin ve nefretle dolu göğüslerin iman ve sevgiyle dolup taşmasına vesile olmadı mı?
Onların etrafında kaç tane koruma vardı?
Halkın arasına çıkarken korumalarla mı çıkıyorlardı sizce?
Elbette ki hayır!
Korumalarla dolaşmak bir zaaf göstergesi değil midir?
Peygamber Efendimize (sav) elinde kılıçla son darbeyi indirmeye hazırlanan kişinin "Şimdi seni benim elimden kim kurtaracak?" sorusuna, onun "Allah!" cevabını vermesiyle adamın elindeki kılıç düşmedi mi?
Allah'a sığınan bir insana kim zarar verebilir ki...
Allah'ın korumadığı bir insanı hangi ordular koruyabilir ki...
El Hafız (Koruyan, gözeten) olan Allah'ın koruması altına giremedikten sonra etrafında koruma ordusu olsa ne fayda?
Ünlü boksör Muhammed Ali "Bir koruman var mı?" sorusuna şu cevabı veriyor:
"Gözleri olmasa bile görebilen, kulakları olmasa bile duyabilen, hafızası olmadan her şeyi hatırlayabilen, bir şey yaratmak istediğinde ona sadece 'ol' demesiyle oluveren, en gizli düşünceleri bile duyan Allah benim korumamdır."
İşte gerçek gönül insanının vereceği cevap budur...
Bu nedenledir ki Muhammed Ali dünyanın sevdiği ve saygı duyduğu bir insandır.
Korumalar insana saygınlık kazandırmaz.
Korumalar insana sevgi kazandırmaz.
Hele ki korumalar insana hiç koruma sağlamaz.
Bir siyasetçinin, bir iş adamının veya herhangi başka bir kişinin korumayla gezmesini anlayabiliriz. Mübalağa ederek söylemiş olalım; bu insanlar toplumun bir kesimi tarafından sevilmezler, sarf ettikleri sözler ya da yaptıkları işler sevmeyen kişileri rahatsız eder, düşmanlık besleyenler ya da kin ve öfke oluşabilir.
Ancak bir imamın korumalarla dolaşmasını anlayamaz ve kabul edemeyiz.
Zira imrenilen ve özlenen insandır imam.
Eğer bir imam korumalarla dolaşma ihtiyacı duyuyorsa her şeyden önce Allah'a olan güvenini gözden geçirmeli değil mi? Niçin insanların kendisine zarar vermek istediklerini düşünsün?
Ve şunu da iyi bilsin ki zarar gören kendisi değil, İslam'ın ve Müslümanların kendisidir!