Cumhurbaşkanı’nın Hükümete yönelik uyarıları kamuoyu önünde yapıyor olması ile ilgili şöyle bir yorum var:
Deniyor ki, Cumhurbaşkanı Hükümetle iletişimde ortaya çıkan sorunları ve farklarını ortaya koyuyor ve buradan yola çıkarak topluma şu mesajı vermek istiyor:
“- Bakın işte, Cumhurbaşkanı halk oyu ile seçildi, Cumhurbaşkanının anayasada belirtilen yetkileri var ve ben onları kullanıyorum, ancak orada bir de parlamenter sistem içinde oluşmuş hükümet var ve halkın seçtiği Cumhurbaşkanı ile parlamenter düzen içinde oluşmuş Hükümet arasında uyumsuzluk ortaya çıkıyor. Üstelik uyumsuzluk, benim gibi Ak Parti içinden gelen ve onun lideri olan bir Cumhurbaşkanı ile, o partinin Hükümeti arasında bile çıkabiliyor. Bu sebeple sistemin değişmesi kaçınılmaz ve doğru olan da başkanlık sistemine geçmektir. Seçimlerde oylarınızı öyle odaklaştırın ki bir parti (tabiatıyla Ak Parti) 400 milletvekili çıkarsın ve anayasa değişikliği ile sistemdeki arıza sona ersin.”
Bu yorumla ilgili ilk sorum şu:
- Acaba sayın Cumhurbaşkanının böyle bir değerlendirmesi var mı ve Hükümete yönelik ikazlarının böyle operasyonel bir amacı bulunuyor mu?
Yukarda naklettiğim yorum içindeki bazı cümleler Cumhurbaşkanı’nın kimi değerlendirmelerinden parçalar taşıyor, onun için de gerçeklik ihtimali uyandırabiliyor.
Ancak...
Bu yorumun ne ölçüde toplumun gerçekçi değerlendirmesine dayandığı tahlil edildiğinde, içinde sayın Cumhurbaşkanı’nın da eleyeceği unsurlar taşıdığı sonucuna varılabilir diye düşünüyorum.
Şöyle ki:
Bu değerlendirmenin en can alıcı kısmı “Toplum Tayyip Erdoğan’ın vazgeçilmezliğinden hareketle, bu görüntüden başkanlık sisteminin olmazsa olmazlığı sonucuna varır ve oylarını Ak Parti’de toplayıp işi bitirir” yaklaşımı olduğu açıktır.
Ben de asıl problemin tam da bu noktanın sorgulanmasıyla ortaya çıkacağını düşünüyorum.
Şöyle bir ihtimal mesela:
- Toplum bu tartışmalardan rahatsız oluyorsa...
- Bu tartışmalar içinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hakim konumu, onu tartışmasız lider olarak gören çevrelerde bu hakim görüntüyü pekiştirse bile, ortalarda, geçişli alanlarda dolaşan insanlarda, muhalefetin “otoriterlik” kampanyasının da etkisiyle “Fazla dominant” bulunup, başkanlık sisteminin daha çok otoriterleşmeye yol açacağı gibi bir kanıya yol açma riski taşıyorsa...
- Hükümetin Cumhurbaşkanlığından gelen uyarılarda hep kendi çizgisinden vazgeçip, yukarıya göre yeni tavırlar alması durumunda, “ayar verilmiş” bir görüntü içine girmesi, Başbakan dahil herkesi gölgeleme ihtimalini ortaya çıkarıyorsa....
Yani Tayyip Erdoğan’ın şahsında çok dominant bir Cumhurbaşkanı profili...
Ve..
İddialı bir insan olan Ahmet Davutoğlu’nun bile alan sınırlamasını içselleştirme profili.
Dediğim gibi, bu görüntüyü, Tayyip Erdoğan sevgisi ile benimseyecek önemli bir toplum kesimi vardır.
Ancak o toplum kesiminin oranı nedir, sorusu bence hayatidir.
Ben de Tayyip Erdoğan’ın liderliğinin Türkiye’ye çok şey kazandırdığına, halen de ülkeye büyük hizmetleri bulunacağına inananlardanım.
Ancak yine de tüm bu görevler, toplum iradesinin onayı ile üstlenilebiliyor. Şu andaki karma (belki karma karışık hale gelmiş) sistem ciddi sorunlar barındırmasına rağmen, toplum iradesinin henüz buradan başkanlığa-yarı başkanlığa geçişe dönüştüğünü söylemek zordur. Yani sandıktan şu gerilimlerin de yönlendirmesi ile başkanlık iradesi çıkar mı, ben zor görüyorum. Hatta bu tartışmaların, getireceği yıpranmalarla o işi daha da zorlaştıracağı gibi bir endişem var.
Hele, seçim kampanyasını aktif biçimde yürütecek olan Ahmet Davutoğlu’nun “gerilimleri yönetme” çabası içinde kalakaldığı bir durumun, pozitif görüntüyü ciddi biçimde yaralayacağı dikkate alınırsa, konu daha hassas hale gelecektir.
Bence şu süreci olabildiğince sakin, Cumhurbaşkanlığı-Hükümet ilişkileri olabildiğince uyum içinde, hizmet öncelikli, toplumda “Etkin Cumhurbaşkanı ve etkin Hükümet” birlikteliğinin ülkeyi uçurduğu izlenimini besleyecek nitelikte geçirmeye çalışmak lazım.