Kaç gündür, 15 Temmuz gecesine ait görüntüleri izliyorum yeniden. Bir kısmını daha önce defalarca izlemiştim. Bir kısmını ilk kez görüyorum.
Tüylerim diken diken... Kimi görüntüler nefessiz bırakıyor insanı. Hayran bırakıyor. Ağlatıyor.
Kimi görüntülerdeki orjinal meydan okuyuş güldürüyor insanı...
Şehit Mustafa Cambaz dışında, yaşarken tanımadığım şehit kardeşlerimin hayat hikayelerini, son gecelerini dinliyorum ailelerinden, arkadaşlarından. Ne yapmışlar, nasıl çıkmışlar sokağa, nasıl şehit olmuşlar?
Her birine ayrı hayran oluyorum. Minnetim artıyor, imreniyorum.
Seçilmiş insanlar oldukları anlaşılıyor. Rahmetle şükranla anıyorum hepsini.
O geceyi birebir yaşamış, aynı şeyi hissetmiş, bulunduğu yerden aynı kararlılıkla direnişe katkı vermiş biri olsam da inanılmaz buluyorum 15 temmuz gecesi yaşadıklarımızı.
Saldırının büyüklüğü, şiddeti, apoletli teröristlerin hainliği, ölçüsüz caniliği...
FETÖ'nün cesareti, darbenin arkasındakilerin pörsük ikiyüzlülüğü, darbe tamamlansın diye bekleşenlerin sahteliği...
Kıyamet anı gibi... Tüm perdelerin indiği, her şeyin tüm çıplaklığıyla göründüğü. Hesabın görüldüğü.
***
Bu milletin ne kadar büyük olduğunu, Allah'ın izniyle neden dize getirilemeyeceğini, hep şerefiyle var ve bağımsız olacağını anlıyor insan.
Türkiye'nin sadece Türkiye olmadığını,bütün bir mazlum coğrafyanın kaderinin Türkiye'nin kaderine bitişik olduğunu da... 15 Temmuz gecesi Filistin'de, Suriye'de, Irak'ta, Bosna'da, Somali'de, Yemen'de, Azerbaycan'da, Pakistan'da... ellerin sabaha kadar Türkiye için açıldığını, Ümmet'in bu Millet için dua ettiğini biliyor. Sorumluluğunu hatırlıyor.
Ev kadınlarının bile, darbe olduğunu anladığı anda abdestini alıp sokağa çıktığı bir ülkeye zaten kim boyunduruk vurabilir ki.
Bakmayın, darbe olduğunu bildiği halde güvenli eve geçip kahve içerek televizyon izlediği ortaya çıkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun gevşekliğini, inançsızlığını, korkaklığını.
Allah'a şükür ki vatanını seven, bayrağı ve namusu için, milli iradenin tecellisi için gerektiğinde, değil tankın üstüne çıkmak, altına yatan kahramanları var bu milletin.
Darbeye direniyor, demokrasi nöbetini tutuyor. Zor zamanda meydanda. Sonrasında "ev kira ama olsun, vatan bizim" deyip işine gücüne bakıyor, tafrasızca.
***
Tehlike atlatıldığında, saklandığı yerden hışımla çıkan Kemal Bey, terör örgütlerinin tezlerini yüksek sesle tekrarlayıp sahte bir adalet arayışına girdiğinde de ses etmiyor, tahammül gösteriyor.
Tıpkı, darbeye direnmek yerine darbeci FETÖ'cüleri alkışlayanların, bankamatik kuyruğuna girip marketlerde makarna, benzincilerde benzin bırakmayan bir avuç "şımarık beyaz"ın kimler olduğunu bildiği halde yüzlemediği gibi.
Gezi'de yabancı medya fotoğraf çekip dünyaya servis etsin diye TOMA önüne çıkarılan katalog aktivistlerinden kahraman yaratmaya kalkan şuursuzlara katlandığı gibi.
Tank paletleriyle ezilmiş, zırh delici kurşunlarla vücutları bölünmüş şehitlerin cesaretini, bu şuursuzlara anlatıp kahramanlığın şanını yere düşürmediği gibi.
Gaflet ve delaletiçindekilere karşı büyüklük gösteriyor bu Millet. Çünkü büyük bir Millet.
Ama ihanet içindekilere 15 Temmuz gecesi ne yaptı ise aynı kararlılıkla sürdürüyor mücadelesini.
Bakmayın şimdi FETÖ ve PKK'nın, CHP etiketli bir kitlenin arkasına saklanmasına. Ya da Kılıçdaroğlu'nun kendi partisini terör örgütlerine ve Türkiye düşmanlarına kalkan etmesine.
Daha önce PKK, terörü sokaklara getirip sivillerin arasına karıştığında, vatandaş ile terörist nasıl ayırt edildi ise yine öyle ayırt edilirler.
Ya da FETÖ, devletin hemen her kurumunda farklı kamuflajlar edinip ülkeyi içten işgale kalkıştığında, her bir suçlu nasıl tespit ve ihraç edildi ise yine öyle olur.
Değil mi ki benzeri bir saldırı halinde ikinci bir 15 Temmuz direnişi için tereddütsüzdür bu millet...