Hafız Ali Üsküdarlı ve Kâni Karaca, Paşabahçe İncirköy Camii’nde icra edilen hafızlık cemiyetine iştirak ettikten sonra Beykoz’dan Üsküdar’a gitmek için bir belediye otobüsünün arka koltuklarına yan yana otururlar.
Önce mırıldanırlar sonra sesler yükselmeye başlar. Eserler netleşir. Bildikleri klasik eserleri biri biri peşine sıraya girer. Mükemmel bir mobil düet konser icra ederler. Otobüsteki yolcular gidiş yönüne değil arkadaki bu iki üstada dönmüş dinlerler. Bu icraya kendini kaptırmış kimi yolcular inecekleri durağı geçmişler, ‘Eyvah durağı geçmişiz burada ineyim!’ diye seslenir.
İki üstad tarafından verilen bu mobil konser son durak Üsküdar’a gelinceye kadar devam eder.
***
Zaman zaman hayatıyla ilgili bazı gereksiz malumatları ihtiva ediyor olsa da sahibinin dönemiyle ve birçok olay ve mekanla ilgili çok önemli bilgileri de içerdiği için şahsen hatırat kitaplarını ehemmiyet veririm.
Son olarak Mehmet Ali Sarı beyin hatıratı ‘Beyoğlu’nda Bir Hafız, Kur’anla Geçen Bir Ömür’ü okudum.
Yukardaki mobil konser de oradan nakil.
***
Sarı’nın hayat hikayesinde 1930’lu yıllardan günümüze kadar ülkemizin ve toplumumuzun geçirdiği evreleri de okumuş oluyorsunuz.
Ülkemizin insan kalitesinden refah düzeyine kadar nereden nereye geldiğini görüyorsunuz.
‘Beyoğlu’nda Bir Hafız’müzik dünyasının meşhurlarıyla yaşanmış kimi hatıratı da içermesi açısından sıradan bir hafızın hayat hikâyesinden farklı bir hatırat olmuş.
Mehmet Ali beyi şahsen tanımama mükemmel bir Kur’an okuyucusu ve öğreticisi olduğunu bilmeme rağmen müzikle ilgili yönünü hatıratından öğrendim.
***
Tek parti dönemindeki Kur’an yasağına karşı bu milletin sessiz direnişinin öyküsünü bir de Mehmet Ali Sarı’dan okumuş oldum.
Bolu’nun bir dağ köyünde çobanlık yaparken Türkçe okunan ‘Tanrı uludur’ ezanını dinleyen baba, ‘Benim oğlum da okusun da ulusun’ diyerek oğlunun hafızlığa giden yolunu açmış.
Köydeki ilkokul öğretmeninin(!) rehberliğinde hafızlığa başlamış
Hafız olan bu yoksul çocuk yine Kur’an yasağına sessizce direnen bazı müminler aracılığıyla İstanbul’a getirilmiş, Beyoğlu Ağa Camii’nin bir köşesinde yaşamaya başlamış. 17 sene hem bu camide görev ifa etmiş hem de ister istemez müzik camiasıyla tanışmış.
Bir taraftan hafızlığını geliştirmiş öte yandan konservatuara devam etmiş, dini ve lâdini müziği dönemin en önemli üstatlarından ders alarak öğrenmiş. 17 yaşındayken açılan İmam Hatip Okulu’na kaydolmuş.
Uzun yıllar imamlık, müezzinlik, öğretmenlik, idarecilik yapmış. İmam Hatip okullarında. Yüksek İslam enstitülerinde, Diyanet Vakfı’nda, İslam Aksiklopedisi’nde Haseki Eğitim Merkezi’nde önemli görevler ifa etmiş ve bu sürede dönemin meşhur hafızlarını müzisyenlerini iş adamlarını tanımış onlarla ilgili hatıralarına yer vermiş.
Özellikle genç kuşakların tarih meşherini andıran bu kitapları okuyarak geçmiş hakkında bilgi sahibi olmaları fikir dünyalarında çok şey değiştirecektir diye düşünüyorum.
Okutulan tarih ile gerçekler öyle farklı ki. Bu farkı böylesi kitaplarda insan daha çabuk öğreniyor.
***
Mehmet Ali bey Efendimizin, “En hayırlınız Kur’anı öğrenen ve öğretendir.” hadisinin yaşayan örneği.
Sarı’nın emekli olduktan sonra 68 yaşında, Cezeri’nin Tayyibe adlı eserini Mahmut Sarıcaoğlu hocadan her gün evine giderek gösterdiği öğrenme azmi hepimiz için çok güzel bir örnek olsa gerek.
Halen 83 yaşında olmasına rağmen Kur’an okutmaya devam etmesi ise her türlü takdirin üzerinde.
Allah hayırlı ömürler versin.