Hamburg’a 60 kilometre kadar mesafede bir toplama kampı var. Bir kaç yıl önce ziyaret etmiştim. Benim gördüğüm ilk toplama kampıydı. Kamp savaş sonrasında bir hafıza müzesine dönüştürülmüştü. Uçsuz bucaksız bir alana yayılan kampın bütün binalarında ürkütücü bir sessizlik hakimdi.
Neuengamme’ye Avrupa’nın dört bir yanından getirilen Yahudiler, burada kısa bir süre tutuluyor, ölen ölüyor, sağ kalanlar ise, Doğu Avrupa’daki kamplara yollanıyordu.
Güneşli güzel bir gündü. İki genç sevgili sırtlarını güneşe dönmüş, ellerini birbirine kenetlemiş bir halde öylece uzanmış, kampın bir zamanlar atölye olarak kullanılan bölümünün üstündeki terasta, güneşin tadını çıkarmaya çalışıyorlardı.
Bir hafıza müzesinde olabilecek her düzenleme, burada da hakkıyla yerine getirilmiş görünüyordu.
Kampa getirilen insanlara ve özellikle de çocuklara uygulanan tıbbi deneyler, kampta görev yapan Nazilerin açık kimliği ve savaş sonrasındaki akibetlerini gösteren belgeler, bilgiler, kalın kaplı dosyalarda ziyaretçilerin istifadesine sunulmuştu.
Bir başka bölümde benzer bir arşivleme çalışması da, kurbanlar için yapılmıştı. Sağ kalanların tanıklıklarının yer aldığı bilgisayar ve slayt kayıtlarının her biri, ölümle sonuçlanmış bir hikayeyi anlatıyordu. Şiddetin ve zulmün sıradanlaştığı ve günlük yaşamın alışkanlığına dönüştüğü bir dehşet ortamı..
Ne ilginç bir benzerlik, kampta görev yapmış Anton Thurmann adlı SS subayının özel zevkleri, insana Diyarbakır cezaevinin iç güvenlik amiri Esat Oktay Yıldıran’ın özel zevklerini hatırlatıyordu. Her ikisinin de birer köpeği vardı. Her ikisi de köpeklerini tutukluların üzerine saldırmaktan hoşlanıyordu.
Neuengamme’deki arşiv dosyalarında Thurman için şu bilgilere yer verilmişti:
„Thurmann 16 Nisan’da Toplama Kampi Neuengamme’ye tayin edildi. Komutani Max Pauly onu şöyle değerlendiriyordu: çok özel tutkuları veya zaaflıkları bilinmektedir. Görevi başında sert ama adil birisidir. (...) Eski bir SS Adamı ve parti yoldaşı olarak dünya görüşü sağlamdır”
„Anton Thumann, daha 21-23 Nisan 1945 tarihlerinde (savaş bitmeden kısa bir süre önce), Gestapo’nun Hamburg-Fuhlsbüttel polis cezaevinden getirttiği 13 kadın ve 58 erkek tutukluyu infaz etmişti” „ Kamp komutanı Thumann’dı, çukur gözlü ve karanlık yüzüyle büyük bir kurt köpeği ile gezerdi. ( Yüzbaşı Esat’ta köpeği CO’yla beraber hapishanenin içinde gece gündüz dolaşır dururdu ) Anton en olmayacak sebeplerden dolayı tutukluları döver; tekmeler ve üzerlerine köpeği salardı.
(Mieczystaw Franciszek Bartosinski)
„Thumann ile odalarımız yanyanaydı Thumann’ın bürosu bizimkinin hemen yanındaydı, ve Thumann’in yaptigi her şeyi duyardık. Kampa bazen bayan Thumann gelir ve gece kalırdı. Ondan sonra kampa fısıltı haberleri yayılırdı. O, böylece kampın iyilik meleği oluverirdi, cünkü Thumann, karısının bir şeyleri farketmesinden korkardı . (Heinrich Christian Meier, Röportaj, 21.05.1984)
“Anton Thumann 2 Mayıs 1945’de Neuengamme Toplama Kampı’nı terketmiş ve başka bir Askeri Savunma Birliği’ne katılmıştı. Rendsburg’da, toplama kamplarından kurtulmuş tutuklular tarafindan tanındı ve tutuklandı. Neuengamme Toplama Kampı’nda işlediği suçlardan dolayı 3 Mart 1946’da İngiliz Askeri Mahkemesince idama mahkum edildi ve cezası, 8 Kasım 1946’da Hameln’de infaz edildi”
5 Çocuk Fotoğrafı:
1944 Ekim’inde, Ausschwitzten (bugün Polonya) toplama kampı Neuengamme’ye (Hamburg) SS doktoru Kurt Heimeyer’in tüberküloz (verem) deneyleri icin getirilmiş 20 yahudi çocuğundan beşinin fotoğrafları. 20 Nisan 1945’de (Hitlerin doğum günü) Naziler bu çocukları Hamburg-Bullenhuserdamm mevkinde, boşaltılmış bir depoda asarak öldürdüler.
-Jacqueline Morgenstern: Doğumu, 26.05.1932. Ailesi, Eylül 1943’de tehcirden kurtulabilmek icin Paris’den Marseille’ye kacmış, burada Fransız polisince tutuklanıp Gestapo’ya teslim edilmiştir. Ausschwitz ve Dachau kamplarında ölmüşlerdir.
-Sergio de Simone: Dog. 29.11. 1937. Ailesi 1944’de tutuklanmış ve Tirest’deki toplama kampı Risiera de San Sabba’ya gönderilmişlerdir. Oradan da Ausschwitze tehcir (Deportation) edilmişlerdir.
-Eduard ve Alexander Hornemann: dog. 01.01.1933 ve 31.05 1936. Ağustos 1943’de Eindoven Philips Fabrikasının işçileriyle birlikte babaları da tutuklanmıştır. Anneleri iki çocuğuyla beraber toplama kampı Vught’a (Hertogenbosch) kadar babalarının peşinden gitmiştir. Anneleri 1944’de Ausschwitz’e tehcir edildi ve Eylül 1944’de orada öldü. Babaları 1945’de bir nakliye sırasında öldü.
-Raywka Herzberg: Doğum, 07.06.1938. Ausschwitz’e ailesiyle birlikte 1943’de getirildi. Sadece annesi hayatta kaldı. Raywka Herzberg fotografta bir tüberküloz deneyinden sonra görülüyor (1945’in başı). İlacın injekte edildiği yerlerde kabarıkllıklar (yaralar) oluşmuş Koltukaltında da bir ameliyat izi var. Heißmeyer deneyleri için çocukların Lenf boğumlarını alıyordu.
-Marek James: 1939’da Radom’da doğdu. Hakkında çok az şey biliniyor. 1 Ağustos 1944’de Ausschwitz’e getirildi ve oradan Kasım 1944’de diğer çocuklarla birlikte tüberküloz deneyleri için toplama kampı Neuengamme’ye gönderildi.
Kuşkusuz Türkiye’de yaşananlar 1940’lı yıllarda yaşananlardan epey farklı. Almanya ve Avrupa geçmişle hesaplaşmayı bu yazıda bir araya getirdiğimiz bu türden insan hikayeleri üzerinden tamamladı. İnkarı red etti Avrupa. Bildi ve başkalarının bilmesini sağladı.
Geçmişte hiç bir şey olmamış gibi davranarak, geçmişin suçlarını yok sayarak bir toplumun huzura kavuşması mümkün değildir.