Hepinize huzur içerisinde geçireceğiniz hoş bir bayram diliyorum... Pek çok meslektaş bize özgü sebeplerle bu bayrama huzur içerisinde girmiyor... ‘Bize özgü sebepler’ dediğim durumlar, yerli-yersiz uygulamalar, hep biliyoruz, fazla uzun ömürlü olmuyor; genellikle sonunda yanlıştan dönülen bir ülke burası ne de olsa...
Ancak, gazetecilik mesleği, daha doğrusu bizde bilinen biçimiyle gazetecilik, evrensel bir kriz içerisinde ve esas endişe edilmesi gereken de bu durdurulamaz gelişme... Vaktiyle burnundan kıl aldırmayanları da dahil olmak üzere pek çok medya patronu ve kaderini onunla özdeşleştirmiş niceleri, bir süre sonra yerli yerinde olmayabilecek...
Söylediğim kulaklarınıza ‘malumun ilâmı’ gibi gelebilir; şu son aylar içerisinde bazı medya gruplarının sahipleri değişti çünkü... Ancak kastım Türkiye ile sınırlı değil... Hızlı global gelişmeler hiç sarsılmayacak sanılan medya saltanatlarını bile sona erdiriyor...
Geçen haftaya damgasını vuran mesaj ABD Başkanı Barack Obama’ya aitti... “Bildiğimiz kâğıda basılı gazetecilik ömrünü oldurdu” deyiverdi Obama... Öylesine... Durduk yere...
Bizde aynı cümle Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ağzından çıksa koparacağı fırtınayı tahmin edemezsiniz... Amerika’da ise meslek çevrelerine uzun bir sessizlik hâkim oldu o cümleden sonra.
Meğer fırtınanın farklı biçimde kopacağını ve Obama’yı destekleyecek gelişmeler yaşanacağını biliyorlarmış...
Neredeyse 100 yıldır ABD’nin ‘1 numaralı’ medya patronları sayılan iki ailesi ellerindeki değerleri satıp savıp kendilerini meslek dışına atma hazırlığındaymış... Önce New York Times’ı da çıkaran Sulzberger Ailesi’nin Boston Globe gazetesini sattığı açıklandı; ardından da Graham Ailesi’nin Washington Post gazetesini...
Her iki gazete de birkaç yıl önceki ederlerinin çok altında değerlerle elden çıkarıldı. 1877’den beri aralıksız yayımlanan Washington Post’a biçilen değer sadece 250 milyon dolar... 1993 yılında 1.1 milyar dolara satın aldığı 141 yıllık Boston Globe’u, Sulzberger, sadece 70 milyon dolara sattı.
Elden çıkartılan gazetelerin kimlere satıldığı ne yöne gittiğimize işaret ediyor: Boston Globe’u Red Sox beyzbol spor kulübünün patronu satın aldı. Washington Post ise dijital dünya üzerinden kitap satan Amazon firmasının genç sahibine gitti...
Günümüzün acımasız gerçeği bir kez daha kendini belli ediyor: Aklımızı başımıza almadığımız, onurlu çıkış yolu bularak başımız dik yolumuza devam edemediğimiz taktirde, medya sektörü, kendi ayakları üzerinde duramaz hale gelecek ve yerleşik düzenler yerle bir olabilecek...
Hem de yok pahasına...
Washington Post ve Boston Globe meslekten gazeteci ailelerin elinde kalamadıysa ABD’de, başka ülkelerdeki derme çatma medya düzenlerini ayakta tutmak herhalde çok daha zor olacaktır.
O zorluğu Türkiye’de daha önce başlamış sarsıntılar haber veriyordu zaten...
Huzurlu geçirmenizi dilediğim bir bayram gününe uygun bir yazı değil bu, biliyorum; ancak ‘güzel ve yalnız’ ülkemin en fazla tartışılan meslek dalının bir mensubuna bu kadarcık bir öz-uyarı da herhalde çok görülmez...
İyi bayramlar...