Yıl 2011.
3 Haziran, günlerden Cuma.
Haftanın en yoğun günü.
80 milyonluk bir ülkenin ekonomik can damarı bir anda kesilir, tüm para transferi durur.
Tüm ekonomide adeta bir ölüm sessizliği. Adeta bütün ülkenin elektriklerinin gitmesi gibi bir şey...
İşin aslı kısa sürede anlaşılır.
Merkez Bankası’nın tüm para transferi işlemlerini yönettiği EFT operasyon yazılımı çökmüştür.
EFT-Solutions isimli İngiliz şirketine ait olan bu yazılımın desteği için acilen firmaya ulaşılır.
Firma destek talebini alır ama bir sorun vardır.
Aksaklığı giderecek olan uzman kahve molasındadır ve prensip olarak firma kahve molasında iken destek vermeyi reddeder.
“Kahve molasının bitmesini bekleyeceğiz” derler.
***
Bütün Türkiye, bütün Türk ekonomisi, esnafı, tüccarı, holdingiyle bir fincan kahvenin bitmesini bekler.
Sorun yazılım kaynaklıdır.
Uzunca saatler sonunda sorun çözülür.
Bu sırada Türkiye’de mesai bitmiştir.
Hasar tespiti yapılır.
Bu bir günün maliyeti 900 Milyon Dolardır.
***
GÜÇLÜ OLMANIN TANIMI
Güçlü olmanın tanımı değişti.
Artık dünyanın en güçlü orduları araştırmalarına kimse dönüp bakmıyor.
Çünkü dünya artık biliyor ki artık yeni nesil ordular komandolardan değil, yazılımcılardan oluşuyor.
Saldırılar artık karada, sınır boyunda değil kod satırlarında, yani siber dünyada.
***
SANDALYE KAPMACA
Dünyada çok ciddi bir “yeniden pozisyonlanma” yarışı var.
Hani şu geleneksel oyun var ya, müzik sırasında sandalyelerin etrafında dans eden bir grup, müzik kesildiği anda yer kapmaya çalışır.
Bir kişi mutlaka ayakta kalır.
O bir kişi kaybedendir.
Ama yarışma bitmez, bir daha, bir daha tekrarlanır.
Her seferinde kendine oturacak yer bulmak zorundadır kazanmak isteyen.
***
HERON ve BAYRAKTAR
Bu mücadele yeni silahlarla silahlanma, yeni teknolojileri satın alma mücadelesi değil.
Bu mücadele kendi kaynaklarınla üretme, tasarlama, kodlama mücadelesi.
Bugün devletler İsrail’in Heron’larının tanesini 1 Milyon Dolar ödeyerek sahip olabiliyor. Ama acil durumda Heron’a bir noktayı vurma emri verdiğinde, Heron içindeki yazılımı gereği İsrail’deki sunuculardan “olur” alacak şekilde tasarlanıyor.
Yani İnsansız Hava Aracını satın alacak paraya sahip olman yetmiyor.
İşte bu yüzden TAİ önemli, işte bu yüzden Tübitak önemli, işte bu yüzden Aselsan önemli, Havelsan önemli. İşte bu yüzden Zorlu’nun “Karayel”i , Baykar’ın Bayraktar’ı hayati derecede önemli.
Daha da önemlisi, işte bu yüzden çocuklara iyi eğitim vermemiz, erken yaşta teknik konularda yetiştirmemiz, yazılım ve bilişim teknolojileri konusunda yetiştirmemiz önemli.
Başka çaresi yok.
***
TÜBİTAK MESELESİ
Tübitak ile ilgili belki farkındasınızdır, sıklıkla çıkarılan haberlerde ilkokullarda, ortaokullarda, liselerindeki öğrencilerin fen ve bilim derslerinde yapılan ödevlerini, Tübitak’ın bilimi teşvik için düzenlediği yarışmalara katılan adayların yarışmaya katıldığı projelerini sosyal medyada “TÜBİTAK bu projeyi yaptı, TÜBİTAK şu projeyi seçti diye” diye manipüle eden bir kampanya var.
Öylesine sessiz, sakin ve alttan alttan gidiyor ki, düzenli ve planlı olduğunu anlamıyorsunuz bile.
Örneğin en çok paylaşılanlardan birinde Amerika’da bir projede finalist olan bir genç kızın projesini Tübitak’ın beğenmediği şeklinde masum bir propoganda.
Genç kız ile konuştum. Söylediği şu; “Yarışma kapsamı dışında bir projeyle katıldım, şartlara uymadığı için elendi”.
Efendiler, ağalar, beyler;
Dünya karmakarışık, dünya kırmızı alarm halinde.
Bizim harcayacak, çöpe atacak birkaç tane TÜBİTAK’ımız yok.
Bu TÜBİTAK bize lazım, yapmayın.
Avukatı da değilim üstelik TÜBİTAK’ın, her kurumda olduğu gibi orada da vardır işini yanlış yapan, eksik yapan.
Ama tekrar söylüyorum, TÜBİTAK bize lazım.
Elbette bize HERON’unu satmak isteyen, almamızı isteyen içeride de böyle haberlerle yerli teknoloji kurumlarını çökertmek isteyecek.
Yapmayın, etmeyin.
Kurumlarımızı itibarsızlaştırmaya, birkaç fotoşop darbesiyle maskaralıklar üretmeye çalışanlara fırsat vermeyin.
ALET OLMAYIN.