Isabelle Giordano, Fransız sinemasının dağıtım ve tanıtımından sorumlu devlet kurumu Unifrance’ın yeni genel müdürü. Dünya sinemalarında Avrupalı filmlere yer açmak için stratejilerini şimdiden belirleyen Giordano’ya göre Çin ve Afrika’ya yönelmek ve İngilizce film yapmakla işe başlanabilir.
Fransız sinemasının promosyonundan sorumlu Unifrance’ın yeni Genel Müdürü Isabelle Giordano “Fransız sineması sihirli değnek aramalı” diyor... Balkabağını arabaya, fareleri atlara çeviremiyor ama Külkedisi’nin baloya gidip prensle tanışabilmesi için yol gösterip kapıları açabiliyor. Fransız sinemasının filmlerinin uluslararası alanda prensesler gibi tanıtılmasını ve dağıtım prenslerinin onların peşinden koşmasını sağlayacak koşulları oluşturuyor. Bu bağlamda neden Fransız sinemasının iyilik perisi sayılmasın? Elinde sihirli değnek yoksa da yöntem ve strateji var!
Fransız sinemasının dağıtım ve tanıtımından sorumlu devlet kurumu Unifrance, her ülkenin örnek alması gereken bir yapıya sahip. Dünyanın dört bir yanında etkinlikler düzenleyerek Fransız filmlerinin promosyonunu yapar. Her yıl ocak ayında Paris’te dağıtımcı, festival programcısı ve medya mensuplarını bir araya topladığı ‘Randevu’yu düzenler. Film gösterimleri yapar, toplantılar düzenler ve röportajlar ayarlar. Bu yılki Unifrance randevusuna katıldığımda geçen eylül ayında görevi Regine Hatchondo’dan devralan, Fransa’nın ünlü sinema yazarlarından ve televizyon programcılarından, Berenice Bejo’yu andıran bir güzelliğe sahip Isabelle Giordano ile bir söyleşi yaptım.
SİHİRLİ DEĞNEĞİ HER YERDE ARIYORUZ
Medya kökenli Giordano, dünyayı sarsan politik gelişmeler karşısında iyimser bir duruşa sahip: “Belki beni biraz iyimser bulacaksınız ama sinema çok işe yarayabilir: Politik sorunları çözümleyemese de zihniyetleri ileri götürebilir. Bazı ülkeler, bazı filmleri izleyerek insanlar arasındaki ilişkileri iyileştirmeyi öğrenebilir.” Unifrance’ın hal çaresini sorunca ekonomik krizin onu daha çok kaygılandırdığı fark ediliyor: “Unifrance, her yerde sihirli değnek aramalı! Birçok yerde hedefine ulaştı ama her filmin başarısını sağlayacak bir reçete yok. Ne Fransa’da ne uluslararası alanda. Sihirli değnekten söz ederek şaka yapıyorum ama her filmin başarısı mümkün değil. Mavi En Sıcak Renktir, Can Dostum, Artist kadar başarılı değil hepsi. Durumlarını iyileştirebiliriz. Fransa’da bile bütün sinema mesleklerinin birleştiği tek yeriz: Aktörler, aktrisler, satış acentaları, yapımcılar, teknisyenler gencecik bir yönetmen Catherine Deneuve ile kısa film çeksin diye seferber olur! Hepsini bir araya getirecek federatif bir rol oynama olanağımız var.”
ONLARDAKİ ‘YETERSİZ’ İLGİ, BİZDE HAYAL!
Aktif bir yönetmen olan Unifrance Başkanı Jean Paul Salome’nin militan yapısından güç aldığını söyleyen Giordano, Fransız basınında kültüre gitgide daha az yer ayrılmasından, magazin haberleriyle karışık kültür sanat haberleri verilmesinden yakınıyor: “Bizim işimiz ise kültür ve sinema önemlidir; ister Fransız, ister Türk, ister İsrail yapımı olsun, gidin film izleyin demek. Film izlemek zihinlerimizi beslemek, gerçek arkadaşlar edinmek, hayal kurmak, başka realitelere açık olmak demektir. Festivaller, kırmızı halılar ve şampanyanın ardında hakiki bir misyonu var Unifrance’ın. Bu da genel olarak sinemayı kapsıyor.” Oysa haftasonları sinema kapılarındaki kuyruk yüzünden kaldırımlarda yürümek zor Paris’te! Nüfusunun üç katı bilet satan bir ülke Fransa. Giordano’ya göre ‘yetersiz’ olan ilgi, Türkiye dahil başka ülkeler için bir hayal...
Fransa’da sinemaya verilen devlet desteği ve tanınan özgürlükler hakikaten efsanevidir. Ticari kaygılarla hareket ettikçe estetik açıdan düşüş yaşayan yapımcıları yönlendirmek mümkün değil Giordano’ya göre: “Fransa’da çok iyi çalışan bir finansman sistemimiz var. Bütün dünya imrenir buna. Ama ayakkabınıza hep bir taş kaçar! Yapımcı sineması olduğu için desteklemede öncelikle yapım özellikleri ortaya çıkar ama sanatsal yanı ikinci planda kalır. Bu hakiki bir problem.”
Hollywood buldozer gibi kimseye yer bırakmıyor!
Isabelle Giordano’nun Fransız sinemasının promosyonunu yaparken karşılaştığı temel zorluğun bir adı var: Hollywood! Giordano Hollywood’un bir tür buldozer olduğunu, bir yere daldı mı başkasına yer bırakmadığını söylüyor: “En büyük zorluğun adını koyayım: Gravity ve Iron Man 3, nereye gitsem afişlerde onlar var! Onlarla mücadele etmem gerekiyor. Elbette karşı değilim, ben de gider Amerikan filmi izlerim ama nereye yolculuk etsem bütün salonların Amerikan filmlerine ayrıldığını görüyorum. Bir filme bile yer açmak büyük bir sıkıntı yaratabiliyor. Avrupalı meslektaşlarımla da bir çözüm arıyoruz. Kültürel ayrıcalık dediğimiz şey... En önemli mücadelelerimden biri imaj geliştirmek. Fransa dışında başka filmlerimiz de olduğunu, gençlerin seveceği canlandırmalar yaptığımızı, sadece ‘Yeni Dalga’dan ibaret bir Fransız sineması olmadığını, komedi ve aksiyon da yaptığımızı, sadece auteur sineması yapmadığımızı anlatmaya çalışıyoruz. İki kişi mutfakta oturur, tartışır, aşklarını konuşur ama sadece bu filmleri yapmıyoruz! Bu hakiki bir klişe Fransız sinemasına yapışan...”
Hollywood ile rekabet etmek için Fransız sineması birkaç yıldır Asya, özellikle de Çin pazarına yönelik çalışmalar yapıyor. Dili İngilizce olan Fransız yapımlarının sayısı artmaya başladı. Giordano bu stratejiyi “Enerjimizi ikiye katlayıp her ne gerekiyorsa yapmamız lazım. İster ortak yapım olsun ister başka bir şey. Durum ciddi, dünya değişiyor, kollarımızı kavuşturup oturacak ve geçip giden treni izleyecek değiliz. Büyüyen pazarlar filmlerimizle ilgileniyor, satın alıyor. Çin’in yanı sıra Afrika da var. 10-15 yıl sürecek Afrika’da pazar oluşması ama bütün ülkeler Fransızca konuşuyor. Çin ile bir düzeye varmak birkaç yıl alacak ama görüşmeler sürüyor. Ayrıca VOD pazarı var, yeni ve heyecan verici. İngilizce film yapmak pazar payını arttırmak için yapılabilecek en kolay şey. Amerikan sinemasının kopyalamıyoruz” sözleriyle açıklıyor.
Ve bir tartışmaya da noktayı koyuyor: “Bir filmi Fransız yapan yönetmenidir.”