Herkese iyi bayramlar... Bayram günü kötü şeylerden bahsedilmez ama kafayı da kuma gömmeyelim. Bugün 50. yaşını kutlaması erken bir ölümün ilanına dönen Altın Portakal’dan söz edelim. Bu festivali siyaset, medya, sinema sektörü hep birlikte öldürdük.
***
Önce siyaset kısmından başlayayım... Menderes Türel’den sonra Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı olan Mustafa Akaydın, doğal olarak Festival’in sahibi AKSAV’ın da başına geçti. O dönemde Altın Portakal altın çağını yaşıyordu zira festival ile birlikte dünyaca ünlü yıldızların katıldığı atölye çalışmalarıyla Avrupa ve Asya’ya film satmak isteyenler için büyük bir market açılıyordu.
Sinema konusunda Türkiye’nin en iyi kurumu TURSAK ile iş birliği yapılarak sağlanıyordu bu başarı.Akaydın, TURSAK ile sözleşme yenilemedi. Sonra kalktı skandallar nedeniyle İsmail Cem Ailesi’nin adını çekmek zorunda kaldığı Televizyon Ödülleri’ni başlattı. Kendisi de bu olup bitenden mutlu değil aslında, artık ne olduysa o dönem çok yakın çalıştığı bazı isimlerle şimdi CHP toplantılarında bile yan yana gelmiyor...
***
Medyanın bu işte 2 tür günahı var. Birincisi önemli bir medya figürünün şirketi Festivalin İletişim Ajansı olabilmek için çok uğraştı zaman zaman ortamı provoke etti. “Vay ben neden Hillside Su Otel’de değil de başka otelde konuk ediliyorum” diye maraza çıkaran yazarlarla, “Ben neden davet edilmedim” diyen yazarlar da festivale çaktıkça çaktılar.
Neden eleştirdiler demiyorum, asla demem zira eleştiri aksaklıkların tekrarını önler ama işler kişisel hale gelince eleştiri bir silah olarak kullanıldı...
***
Ve gelelim sinema sektörüne... Onlar da Altın Portakal’a sahip çıkmadılar.
Ne kılık kıyafetlerini düzelttiler ne de festivalin daha saygın olması için kıllarını kıpırdattılar.
Altın Portakal zirve yaptı ama sonra son sürat aşağıya gitti, bir daha zirve yapar mı?
Bu kafayla giderse imkansız...