Bir mesaj aldım, bir yıl kadar önce.
Bir genç kızımız yazmış. Daha önce bir konferansta dinlemiş beni. Çaresiz kaldığı, kimseye anlatamadığı için bana yazmış. Uzunca bir zaman yazmadım o kardeşimiz de okur ve incinir diye. Ama madem ki 8 Mart, madem ki Dünya Kadınlar Günü, tam vaktidir.
Kızımız 20’lerinin başında. Bir iş görüşmesine gitmiş yaşadığı şehirde.
Gittiği işyerinde patronla görüşmüş. Patron uzun saçlı, havalı bir şahıs (Adam diyemedim, çokça düşündükten sonra bulabildiğim tek kelime bu). Vaktiyle türkü albümü çıkarmış. Göz boyamayı seven biri bu “şahıs”.
Genç hanımefendiye duygusal yakınlık göstermiş. İş görüşmesinin modunu bir anda dönüşmüş. Bu genç hanımın yaşından, toyluğundan faydalanıp duygusal yakınlaşmaya dönüştürmüş ustaca.
Kızcağız kendini zor kurtarmış, şükür ki büyük bir fenalık yaşamamış ama evine gittiğinde telefonunda bu “şahıstan” birkaç kare fotoğraf görmüş. Meğer bu“şahıs” ofisini gizli kameralarla donatmış. Öyle de profesyonelce yapmış ki, fotoğraflarda kameranın önünde kendi yüzünü gizleyen bir nesne varken, genç kız ayan beyan görünüyormuş.
“Eğer ben her istediğimde ofisime gelmezsen bu fotoğrafları babana gönderirim. Bu akşam şu saatte ofisimde ol” mesajını alan genç kız bu fotoğrafların kendi ölüm fermanı olduğunu hissetmiş.
Bana yazıp bu konuyu anlattığında önce polise başvurmasını önerdim.
Aldığım cevap üzücüydü; başvurduğu karakoldaki polis arkadaşlar; “Şikayetini alırız ama mahkeme kağıdı eve geldiğinde ailenin haberi olur” diye vermişler ikinci kötü haberi.
“Ömer abi senden başka gideceğim, danışacağım hiç kimsem yok, ailemden birine söylesem cümlemi bitirmeden öldürürler beni, suçlu-suçsuz diye bakmazlar.” dediği anda uyandım, sarsıldım. Hayatı ellerimdeydi. Bir şeyler yapmalıydım.
O ilde daha önce valilik yapmış bir büyüğümü aradım. Durumu anlattığımda, “Ömer, konu polisin işi, sen hiç müdahil olma” cevabını aldım.
Aslında polisi de, valiyi de yadırgamıyorum, suçlamıyorum. Kanunun dışında bir yol öneremezlerdi.
Hayat hala ellerimdeydi. Birkaç saat içinde “şahıs”ın ofisine gitmezse neler olabileceğini öngöremiyordum. Ertesi sabah gazetede çıkan bir sürü kadın cinayetinden birinin birkaç saat öncesindeydim.
Hemen o bölgeyi iyi bilen, iyi ilişkileri olan bir büyüğümün yanına gittim. Kadınların yaşadığı bu hadiselere karşı çok duyarlıydı. O bölgeden bir yetkiliyi aradı.
Muhatabımız olayı ilk duyduğunda “Kız ne yapmış da şahıs fotoğrafını çekmiş?” tepkisini verdi.
Artık bu tepkiye şaşırmıyordum çünkü kimden yardım istediysem aynı tepkiyi almıştım.
Bir telefon trafiği ile konuya gerekli müdahalenin yapılması sağlandı. Nasıl yapıldı diye sormayın ama hiçbir resmi kayda geçmeden genç kızımız kurtarıldı.
Henüz hava kararmadan bana “Ömer Abi, ne yaptınız, nasıl yaptınız bilmiyorum ama bana telaşla bir mesaj gönderdi ve artık hiç rahatsız etmeyeceğini, her kimden yardım istediyse geri çekmesini rica ettiğini söyledi” şeklinde bir mesaj gönderdi genç kızımız.
Ama mesele kapanmamıştı. Zira bu “şahıs” tek kişilik şirketi (!) için yüzlerce sekreter ilanı vermişti, yani öyle bir tezgah kurmuştu ki, her gün genç kızlar düşüyor, standart tehdidi ile her birini her istediğinde ofisine gelecek kölelere dönüştürüyordu.
Bu kez o ilin bir sivil toplum lideriyle temasa geçtik. Tüm bilgisayarları formatlandı, ofisindeki kameralar söktürüldü.
Konu bu tuzağa yakalanan kızların ailelerine ulaşmasın diye hiçbir şekilde basına yansıtılmadı. Resmi kayıtlara geçmedi.
* * *
Şimdi 8 Mart diyoruz ya hani. Öyle bir gün yok aslında. Birbirimizi ve kendimizi kandırmayalım.
Sadece kadınlar özgürmüş, huzurluymuş, mutluymuş ve baş taçı ediliyormuş gibi davrandığımız bir gün var yılda. “Kadınlar güldür, çiçektir” dediğimiz.
Sokaktaki haplanmış serseri şöyle dursun, kızlarımızı ailelerinden koruyamıyoruz ki biz daha…
Evlendikten sonra kötü şeyler yaşadığında “Benim arkamda aslanlar gibi ailem var” diyemediği için boyun eğmiyor mu kadınlar?
Başına bir felaket geldiğinde ilk sahip çıkması gereken aileler, ilk defeden, kovan, yok sayan olmuyor mu?
Aileler, bırakın kızlarınızı dışarıdaki tehlikelerden korumaya çalışmayı. Onların arkasında siz durun dağ gibi, siz onları önce kendinizden koruyun...
* * *
Genç kız kardeşlerim, hiç kimseniz yoksa bizim gibi ağabeyleriniz var. Elimden ne kadarı gelir, ne kadar destek olabilirim bilemiyorum ama siz de benzer durumlar yaşarsanız ve bana ulaşırsanız şunu biliyorum ki öz kız kardeşim belleyip elimden ne geliyorsa yapacağım. [email protected]