Söz savunmanın diyen başlık atacaktım ama savunma olması için ortada bir suç- lama olması lazım. Benim dün yazdığım ve medya genelinde de Sayıştay Raporu olarak tanımlanan rapor aslında sadece taslak metin. Evet Sayıştay bir denetim yapmış ama bulgulara dahil daha TRT’ye yollanmış bir yazı ve ardından gelen izahat süreci yok ortada. Dolayısıyla konuştuğumuz resmiyet kazanmamış birtaslak ama içinde iddialar olduğu için üzerinde durulmalı...
***
Tüm bunları nereden biliyorsun diyenler çıkabilir, dün TRT Genel Müdürü Şenol Göka’yla oldukça uzun bir konuşma yaptık. Önce Genel Müdür Göka’nın en çok rahatsız olduğu tarafsızlık meselesinden başlayayım:
7 Haziran sürecinde TRT’ye Yüksek Seçim Kurulu tek bir ceza vermiş.Bu cezanın da gerekçesi seçim gecesi sonuçların açıklanmasına dair yasağı delmek. Yasağı delen 7. kanal olmuş TRT, Genel Müdür Göka, TRT Haber ve Spor Dairesi Başkanı Nasuhi Güngör’le yaptığı telefon konuşması ve kararı nasıl aldığını anlattı önce.
Sonra da bu kararın, kurum sanki tarafsızlık ilkesine uymadığı için verilmiş gibi sunulduğuna dikkat çekti.
Ardından Meclis’te grubu olmayan 16 partiyle protokol yaptıklarını ve haberlerinizi yollayın yayınlayalım dediklerini aktardı. En ilginç bilgilerden biri de konuşmanın bu bö- lümünde geldi.
Propaganda konuşmasının kaydı için TRT’ye giden ve Meclis’te grubu bulunan partilerden birinin genel başkanına eşlik eden Ankara İl Başkanı ile uzun bir konuş- ma yapmış Şenol Bey. Herhangi bir parti değil aslında TRT’ye dair en şikayetçi olarak bilinen parti de diyebiliriz buna. Şenol Bey polemiği sevmeyen biri tüm detayları yazmayacağım ama sonuçta Ankara İl Balkanı ve aynı zamanda söz ettiğim genel başkanın avukatı olan kişi, yayınlardan bu dönem fazla şikayetimiz yok demiş, Şenol bey medyada çıkan haberleri hatırlatınca da dikkat ederseniz, ”partiden kimsenin açıklaması değil onlar” yanıtını almış.
***
O konuşmadan kendi yazım için çıkardığım başka notlar da var.
1980’ler ve 1990’ların ilk döneminde Yüksek Seçim Kurulu’nun mevcut yasa ve yönetmeliklere dair uygulamalarını hatırlatmış Şenol Bey. Basit bir örnekle ben izah edeyim, mesela Konya İl tarım Müdürlüğü don uyarısı yaptı diyelim, o zamanlar kurumun adını vererek bunu haber yapmak, hükümet propagandası kabul edilir ve yayını yapılamazmış. Oysa devletin devamlılığı var diyor Şenol Bey ve şu soruyu soruyor: “Şimdi Dışişleri Bakanı Rusya’da Suriye ile ilgili temaslarda bulunduğunda bunun haberini yapmak ve bakanın açıklamalarını yayınlamak bir partinin propagandasını yapmak anlamına gelmez ki...” Bence son derece haklı bir serzeniş bu...
***
Gelelim bir diğer konuya, yani Kurum’a dı- şarıdan yapılan atamalara dairtartışmalara. Şenol Bey,her sene 150-160 kadar personelin başka kurumlara gittiğini ve başka kurumlardan geldiğini söyledi. Bu durumu senelerle de ispat etmek için geçmiş yıllardaki örneklerin çıkarılması için talimat vermiş. Her neyse gelenlerden 3-5 kişi belirli siyasilerin akrabası çıkması durumuna gelince. Gelenler sonuçta yönetici olarak değil memur olarak gelmiş ve hepsi de memur statüsünde olan insanlar.
Şenol Bey,” yasaya uymayan tek bir atama yok” diyor ve birileriyle uzak ya da yakın akraba olmak özünde yasalara aykırı bir durum değil. Yayıncı olmamalarına gelince durum aslında her televizyonda olduğu gibi yani bir kamera önü ve arkası ekibi var bir de idari işler, insan kaynakları, muhasebe gibi diğer bölümler. Yani muhasebe ya da sekretarya ya da insan kaynakları bölümüne zaten yayıncı alınmıyor, alınmasına da gerek yok. Sadece bu kadar değil ama yer bu kadar yarın devam edeceğim...