Ergenekon davasında tanık olarak dinlenen bazı yazarların ifadeleriyle ortaya ilginç tablolar çıkıyor. Mesela, Can Dündar’ın ifadelerini okurken, içinizden “vah vah bunlar aslında‘iyi çocuklarmış’ ama muhalif oldukları için Silivri’ye tıkılmışlar” diyesiniz geliyor.
Meğer Ergenekon dediğimiz örgüt, sadece Gladio’dan ibaretmiş. En azından Can Dündar, Gladio’dan başka Ergenekon tanımıyor!.. Halen Ergenekon’dan yargılanmakta olan isimler ise aslında masum insanlarmış, hatta Ergenekon’un hedefinde olan isimlermiş...
Yani, halen Ergenekon’dan yargılanmakta olan Mustafa Balbay, dönemin Jandarma Genel Komutanı Mehmet Şener Eruygur, 1. Ordu Komutanı Ahmet Hurşit Tolon, MGK Genel Sekreteri Tuncer Kılınç, Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Dairesi Başkanı Levent Ersöz, Tuncay Özkan gibi isimler, yürütme ve yasama organını cebren ortadan kaldırıp, devlet idaresini anti demokratik yollarla ele geçirmeyi planlamamışlar!..
Oysa soruşturma kapsamında elde edilen belgelerden ve iddianameden anlıyoruz ki, Ergenekoncular 2003-2004 yıllarında Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde illegal olarak oluşturdukları Cumhuriyet Çalışma Grubu ile SARIKIZ, AYIŞIĞI, YAKAMOZ ve ELDİVEN kod adlı darbe planları hazırlayarak darbeciliğin dibini bulmuşlar...
Öyle ki, manipülasyonlarla öğrencileri, sendikaları sokağa dökerek, ülkenin işgal edildiği, vatanın elden gittiği hezeyanlarıyla halkın hükümete karşı ayaklanmasını sağlayıp, böylece Türk Silahlı Kuvvetlerini müdahaleye teşvik etmekten çekinmemişlerdir.
Şimdi, Can Dündar’a göre fiili olarak darbe çalışmalarına katılmak, Ergenekon kapsamında bir faaliyet değil. Ama eğer, geçmişte yolu bir şekilde Susurluk’a düşmüşse, o hakiki bir Ergenekoncudur.
Nitekim, İbrahim Şahin ve Veli Küçük gibi isimlerin Ergenekonculuğu konusunda, kafasında hiçbir soru işareti yok. Ancak, Doğu Perinçek, Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan için aynı kanaatte değil. Dahası, Can Dündar bu isimlerin Ergenekon konusunda çok değerli çalışmalar yaptıklarının altını özellikle çiziyor:
‘’Mustafa Balbay, Doğu Perinçek, Tuncay Özkan bu konuda yaptıkları çalışmalarla öne çıkmışlardır. Ergenekon kitabını yazarken onların çalışmalarından faydalandım. Özkan’ın MİT üzerine yazdığı çalışmalardan yararlandım. Yıllarca üzerine giderken o örgütün parçası olarak yargılanıyorlar.”
Can Dündar’ın Silivri’de verdiği ifadelerin, Ergenekon’dan yargılanan Ortodoks solculara bir faydası olur mu bilemem ama, Türkiye’deki solun büyük bir bölümünün “gerektiğinde” darbe yapılabileceği yönünde bir zihinsel arıza ile malul olduğu bir gerçek.
Kısacası, Türkiye’deki bazı Ortodoks sol yazarlara göre, ucu bir şekilde sola uzanmıyorsa bütün yasa dışı yapılanmalar, karanlıktır ve de Susurlukvari yapılardır. Ama eğer, sol düşünceye mensup olan insanlar darbe işlerine bulaşmışsa, onlar asla Ergenekoncu değildir, isnat edilen suçlar da “muğlak” ve haksızdır.