Türkiye hava sahasını ihlal eden Rus savaş uçağının düşürülmesinin ardından yükselen tansiyonun düşmesi iki ülkenin de yararına.
Zira Türkiye ve Rusya, birbirine ihtiyacı olan iki önemli siyasi, ekonomik ve askeri güç.
Kara sınırlarıyla komşu olmasa da Karadeniz’i paylaşan, Karadeniz üzerinden küresel ölçekte ticaret yapan iki büyük devlet.
Ankara bunu önemsiyor.
Bu yönde adımlar da atılıyor, açıklamalar yapılıyor.
Tansiyonun düşmesi önemli.
Olayın olduğu gün Türkiye’ye gelecek olan Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un ziyaretini iptal etmesi yerindeydi.
Sıcağı sıcağına yapılacak bir siyasi görüşmeyi Rusya halkına anlatmakta güçlük çekilebilirdi.
O yüzden üç gündür Moskova’dan Türkiye’ye karşı yükselen suçlayıcı ve yer yer tehdit edici sesler ‘iç kamuoyuna’ dönük.
Ancak işin gerçeği, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Lavrov’un görüşmesinde saklı. Görüşmeden ‘düşürülen uçakla ilgili ayrıntıların önce iki tarafın askerleri arasında konuşulmasının’ kararlaştırıldığı anlaşılıyor.
Zira hemen ardından Genelkurmay, Rus askeri yetkililerin davet edilerek ayrıntılı bilgiler verildiğini açıkladı.
Bir ‘askeri’ sorundan kaynaklanan sorunu en iyi askerler anlar ve analiz eder. Konu ‘iç siyaset malzemesi’ olmaktan çıkarılabilir.
Görüşmede ‘henüz tam mutabakat olmasa da’, Çavuşoğlu ve Lavrov’un 4 Aralık’ta AGİT zirvesinde bir araya gelebileceği de değerlendirilmiş.
Bu arada, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Pazartesi günü katılacağı Paris’teki İklim Zirvesi’ne Rusya lideri Putin’in de gelmesi halinde görüşebilecekleri de konuşuluyor. Ancak kararlaştırılmış bir görüşme yok. Esasen böylesi bir kriz için biraz ‘erken’. Özellikle Kremlin’in iç kamuoyuna karşı kendini rahat hissedebilmesi için biraz zaman geçmesi beklenebilir.
Rusya’nın Türk mallarına ambargo uygulayacağına yönelik iddialar doğrudan Kremlin tarafından yalanlandı.
Zira Rusya zaten AB ambargosu nedeniyle Batı’dan ithalat yapamıyor, Türkiye’den yapabiliyor.
Kremlin’in, ‘uçağın düşürülmesiyle alakalı gerçekçi açıklama beklediklerini’ söylemesi de ‘soğutma’ sürecine işaret ediyor.
Bu da Rusya’nın sert siyasi söyleminin bir süre da devam edeceğini gösteriyor.
Türkiye de bunu anlayışla karşılıyor, ancak haklı müdahalesinden geri adım anlamına gelebilecek bir tutum da almayacak. Ankara dün Cumhurbaşkanı’nın da ifade ettiği ‘gerçekleri’ ve Türkiye’nin haklılığını ‘net’ biçimde söylemeye devam edecek.
Sadece Kremlin’in bu durumu kabullenmesi zaman alacak.
Türkiye, Rusya’nın uçağını düşürmekten mutlu değil. Ancak önceden açıkladığı angajman kurallarını çiğnetmeyeceğini göstermekten de “Rusya, Suriye’deki radikal örgütlerle ilgisi olmayan Türkmen halkını sırf Esad muhalifi oldukları için bölgeden ‘temizlemek’ amacıyla Şam’la işbirliği yapıyor” demekten de rahatsız değil. Üstelik daha önce iyi ilişkilerin gereği olarak üç kez ‘müsamaha göstermiş’ken...
Buna rağmen ‘olası bir rövanş’ ihtimaline de hazırlıklar yapılıyor. Bunu da not etmekte yarar var.
Türkiye’nin dostane yaklaşımı en iyi anlatan bir anekdotu aktarayım:
Rus uçakları, Ekim ayında 3 kez Türkiye sınırını ihlal etti. Üçünde de Ankara’daki Rus muhataplar Dışişleri ve TSK’ya çağrılarak ‘dostça’ uyarıldı.
Dışişleri’ndeki son görüşmede, Rus Büyükelçi’ye şu söylendi: “Angajman kurallarımızı test ediyorsunuz. Türkiye-Rusya dostluğu ve ilişkilerini bozmaya değecek bir durum yok. İyi niyetle müdahale etmedik, ancak bir kez daha olursa biz üzülürüz, siz de üzülürsünüz.”
Rusya’nın ‘bir daha olmayacak’ açıklaması bu uyarıdan sonra gelmişti.
Türkiye Kremlin’e iyi niyetli yaklaşımını da, hatalarına yönelik uyarılarını da sürdürecek. Zira, örneğin eski ABD Ankara Büyükelçisi James Jeffrey’in “Sonunda biri Putin’e haddini bildirdi” demesi gibi Batı’dan gelecek açıklamalarla ulusal gururunun okşanmasını değil, dostluğa ve karşılıklı çıkarlara dayalı kalıcı ilişkilerini önemsiyor.