Eskiler “Taç giyen baş akıllanır” derlerdi. Şike sürecinin Başkanlık koltuğuna taşıdığı Hacıosmanoğlu başkan olmadan önce dillendirdiği söylemden vazgeçmeden ama bu büyük camianın da ağırlığına yakışır bir biçimde kulübün sorunlarına odaklanmalı. Her başarılı iş adamı ve yönetici gibi göreve gelmeden önce mali ve idari tablolar iyice analiz edilip her biri ile nasıl baş edileceği önceden belirlenmelidir. Bugünlerde gördüklerimiz ve duyduklarımız sanki bir hazırsızlık durumuna işaret ediyor. Umarız biz yanlış yorumluyoruz. Zira Trabzonsporlu tez canlıdır ve şike ile mücadeleden daha önemli sorunlar olduğunu umursamadan transferden, saha sonuçlarından adama hesap sorar.
Çiçeği burnunda bir başkan olarak Hacıosmanoğlu ve yönetimi şike davasında camianın gönlünü okşuyor. Haklıyken haksız gibi lanse edilmek istenen camianın bu refleksi vermesi kadar doğal bir şey olmaz. Teknik adam Akçay tercihindeki cesaret alkışlanası bir durum ama Ünal ve Hami hamleleri kamuoyunda beklenen karşılığı henüz bulmuş değil. Bunların üstüne, alacağı ödenmediği için neredeyse kulüpten bedelsiz ayrılma tehlikeleri olan yabancı futbolcular yığını da baş ağırtmaya devam ediyor. Buna rağmen camiada büyük bir beklenti oluşmaya başladı. Bu beklenti artık başkan ve yönetiminden değil M.Reşit Akçay üzerinden oluşan beklentiye doğru gidiyor. Yönetim finansal sorunları geçici olarak çözse bile bu taraftarı heyecanlandıracak transferler yapmasına yetmeyeceğinden tribünlerin “Bir daha kuzeyden gelebilir miyiz” Trabzon’un has evlatlarından bir mucize daha yaratabilir miyiz” diyen Akçay’a odaklanması anlaşılır bir şey. İbrahim Hacıosmanoğlu çok zor bir işe soyunduğunun eminim her geçen gün daha fazla farkına varıyor. Başarırsa tarihe geçeceğini eminim o da biliyordur. Parasız olsa dahi samimi bir şekilde ve imkanları ölçüsünde bir takım kurmaya çalışan Hacıosmanoğlu’nun takımı, rakiplerini yendikçe kredi toplayacak. Yendikçe, parayla değil yürekle oynadıkları için alkışlanacak. Kısaca Trabzonspor’da her şeyi saha sonuçları belirleyecek. Bundan önce de belirlediği gibi...
UEFA, FB ve BJK’yı disipline sevketti. İnfantino ile Platini arasındaki bilek güreşinde İnfantino galebe çalmaya başladı. Mağdur Tslular ise bağırıyor “Infantino’nun askerleriyiz” diye. Suç belli cezası bugün yarın belli olacak. UEFA şamarı indirmeye hazırlanıyor dediğimizde dalga geçilirdi. O günlerden bugünlere geldik. Şükür diyelim.
Şikenin ayyuka çıktığı en cıvıltılı günlerdi. “Oğlum olsa eve almam” diyeceğiniz türden bir avukat ekranlarda boy göstermeye başladı. Ne kimseyi konuşturuyor, ne de birinin lafı tamamlamasına izin veriyor. Aman Allahım. Bir BJKli oluyor bir FBli. Bir anda savcı oluyor, ardından hakim. Sonra yine avukat oluyor. Her çok konuşanın kaderine uğrayıp, bir hoş sada bırakmadan çıktı hayatımızdan Faik Işık. Ama şu lafı hafızamda yer etmiş. “Eninde sonunda UEFA bir dernektir ondan ve yaptırımlarından korkmayın” Kamuoyuna adeta örtün bu şikenin üstünü diyordu. Son UEFA kararından sonra hiç kimseyi değil de Faik Işık’ı görmek ve bir sormak isterdim doğrusu. 21 Haziran’da şike suçundan dolayı UEFA mahkemesinin karşısına çıkacak FBli yöneticilere de bir tavsiyeniz var mı? diye. Faik Bey, FB Başkanı mahkeme esnasında “Sizin, İsviçre Meyve Sebze Üreticileri Derneği”nden ne farkınız var deyip kestirip atsın mı mesela?
Yeter artık! Yordunuz, bıktırdınız, enayi yerine koydunuz koca camiayı. Adaleti yok saydınız ve oyaladınız ülkeyi. Gönderin artık şu kupayı. Koliye moliyle uğraşmayın. Adresi bellidir. Kuşdili postanesinden bir gönderiye bakar o iş. Alın elinize kupayı, gidin postaneye posta memuru adressiz göndersin sahibine. Milyonlar gibi O’da biliyor çünkü.