Evet, batının ifadesiyle 14 Mayıs seçimleri dünyanın en önemli olayıdır.
Bu seçimlerin önemi de DSP Genel başkanı Önder Aksakal'ın dediği gibi, 'Küresel emperyalist yapılarla kadim Türk devleti arasında yapılacağı'ndan kaynaklanmaktadır!
O yüzden partilerin de, adayların da önemi bu iki taraftan birinde yer almasıyla doğrudan ilintilidir.
Küresel emperyalist güçler için önemlidir.
Çünkü bu seçimde ya artık Türkiye onların istediği rotada yürüyecektir ya da hülyaları başka bahara kalacaktır!
Bu güçlerin hedefindeki taraf için de ülkeyi küresel güçlerin rotasına teslim edip etmeme seçimi olduğu için önemlidir.
Millet İttifakı adı altındaki resmi ortaklık altı partiyi kapsıyor. Ama bu ittifakın cumhurbaşkanı adayını destekleme kararı alan Emek ve Özgürlük İttifakı'nın partileri olan HDP, TİP, EMEP, TÖP, EHP ve SMF'yi de katarsak 12 parti, PKK ve FETÖ'yü de eklersek 14 parti ve örgütü kapsar.
Cumhur İttifakı ise 4 resmi ortak, 2 de liste ortaklığıyla 6 partiyi kapsar.
İşin garibi Millet İttifakı'nda 5 sağ parti, Cumhur İttifakı'nda ise bir sol partinin adı vardır!
Ancak sağ sol ayrımının ötesinde ittifakların hedeflerine göz gezdirince, sevenlerine ve nefret edenlerine bakınca asıl fark o zaman ortaya çıkıyor!
Millet İttifakı'nın adayını sevenlere bakınca, orada başta ABD olmak üzere tüm küresel emperyalist güçler, Ermenistan, Yunanistan, FETÖ, PKK, LGBT görünür!
O yüzden İngiliz The Guardian Dış Haberler Şefi, '14 Mayıs akşamı Erdoğan kaybederse eğer, Washington'dan Berlin'e kadar şampanyayla kutlama yapılacaktır' diyor!
Cumhur İttifakı'nın adayını sevmeyenlere bakınca, orada da başta ABD olmak üzere tüm küresel emperyalist güçler, Ermenistan, Yunanistan, FETÖ, PKK, LGBT görünür!
İki ittifak arasındaki farkı görmek için sadece bu tablo bile yeterlidir.
Çünkü bir tarafta, bu ülkede yerli savunma sanayiinin temellerini atan Vecihi Hürkuş'u, Nuri Demirağ'ı, Şakir Zümre'yi, Nuri Kıllıgil'i desteklemek yerine köstek olarak baltalayan Millet İttifakı'nın lokomotifi olan CHP ve zihniyeti var; diğer tarafta ise savunma sanayiindeki yerliliği yüzde 20'den yüzde 80'e çıkaran ve kendi silahını, tankını, topunu, tüfeğini, uçağını, uydusunu yaparak ülkeyi küresel güç haline getiren AK Parti iktidarının öncülüğünü yaptığı Cumhur İttifakı'na ruh veren anlayış var.
O yüzden Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, "Karşımızda yerli ve milli bir muhalefet yok!' derken onların zihniyetlerini kastediyordu.
Bir tarafta bir dönem Allah diyenleri bile cezalandıran, bugün de muhafazakâr kesime şirin görünmek için göstermelik bir helalleşme başlatan ama kâh Ayasofya'nın ibadete açılmasına karşı çıkıp, Sultanahmet camiini müze yapmak isteyen, kâh namaz kılan subaylara hesap sormakla tehdit eden, kâh Kuran eğitimine ortaçağ zihniyeti diyen, kâh seccadeye ayakkabı ile basarak eski zihniyetini koruduğunu gösteren bir parti ve adayı var;
Diğer tarafta ise insan haklarını önceleyen, Kürt vatandaşlara mahrum oldukları tüm hakları iade eden, Alevi vatandaşları devlet olarak resmen muhatap alıp sorunlarını çözmek için Turizm ve Kültür Bakanlığı nezdinde resmi bir başkanlık kuran; azınlıklara hakkını tanıyan, kılık kıyafet dayatmasını ve okullar arasındaki adaletsizliği ortadan kaldıran; 1 Mayıs'ı Emek ve Dayanışma Günü ilan eden; Ayasofya'yı ibadete açan, Taksim'e cami yapan, okullara seçmeli de olsa Kuran ve Siyer dersi koyan bir anlayış var.
Bir tarafta tuzu kuru zenginlerin ve batılı emperyalistlerin kazanması için umut besledikleri aday var; diğer tarafta da halkın bağrına bastığı, mazlum milletlerin özellikle İslam dünyasındaki halkların umut kaynağı olmuş bir aday var.
O yüzden 14 Mayıs 1950'de bu zihniyetin temsilcisi partiyi muhalefete mahkûm eden bu millet, 14 Mayıs 2023'te de o zihniyete geçit vermeyecektir!
Tabii ki, muhalefetin elindeki en güçlü argüman hayat pahalılığıdır. Ancak muhalefet pahalılığı ortadan kaldıracağına dair bir umut veremediği için yine 'Yaparsa Erdoğan yapar' mottosunun toplumu nasıl etkilediğini görememek, Cumhur İttifakı ortaklarının Haziran ayından beri sahada yaptıkları çalışmadan ve sokaktaki vatandaştan bihaber olmak demektir.
Şurası da bir gerçek ki, muhalefetin algı operasyonları hafife alınacak cinsten değildir. Kutuplaştırmadan şikâyet ederler ama senelerdir taraftarlarına nefret tohumları ektikleri için Erdoğan karşısında 'Tuvalet terliği, gazoz kapağı bile olsa oy verecek' seçmen tipi ortaya çıkmıştır.
Hükümetin yıllardır uyguladığı ücretsiz kitap, diplomasi akademisi, sosyal dayanışma gibi icraatları vaat listesinde zikredip bilmeyenleri aldatmaya çalışan muhalefet, 2018 de kurulmuş olan Uzay Ajansı'nı kurmayı ve zaten uygulanan asgari ücretten vergi almamayı vadetmesine biz şaşırmıyoruz.
Çünkü ne yapacaklarını şaşırdılar. Seçim yaklaştıkça siyasi hayatlarının da sona ereceğini hissetmeye başladılar.
Çakma anket sonuçlarıyla avunup duruyorlar.
Ve bir çürük ipliğe hülya diziyorlar!