
İmamoğlu, kendisine sorulan somut sorulara "Burada bulunmamın yegane sebebi hakkımda başlatılan bir siyasi müdahale ve mücadele modelidir" diye cevap veriyor.
Soru değişiyor, cevap bir "Bir önceki cevabımı tekrar ediyorum" şeklinde oluyor.
Ancak meseleyi derinden inceleyen, kamuoyu ile paylaşılan belge ve bilgileri mercek altına alan hukukçuların pek çoğu meseleyi siyasallaştırma çabasının bir sonuç vermeyeceğini düşünüyor.
Zira elde somut belgeler, kayıtlar, ilişkiler ağını ortaya koyan deliller olduğu öne sürülüyor. Bu süreçte İmamoğlu'nun bu ilişkiler ağını yönettiği şahsi telefonunu kaybettiğini söylemesi. İBB'ye ait telefonu kendi telefonu gibiymiş gibi teslim etmesi şüpheleri derinleştirmekten başka bir işe yaramıyor. İmamoğlu'nun meseleyi siyasal zemine çekme çabalarına paralel olarak eşi Dilek İmamoğlu da geçmişte pek çok CHP'linin yaptığı gibi sırtını Atatürk'e yaslamaya çalışıyor.
Dilek İmamoğlu'nun, "Bir çift mavi gözden aldığımız ilhamla mücadele ruhumuz asla sönmeyecek. Sevdamız Atatürk'ün izinde yılmadan yürümektir" gibi ifadelerinin hukuk önünde bir karşılığı yok elbette. Zaten CHP'nin hukukla bir işi de yok gibi görünüyor.
Sokağa yönelik çağrılar... Kışkırtan söylemler, yakıp yıkmalar, kırıp dökmeler eski Gezi kışkırtması günlerini, 6-8 Ekim provokasyonunu hatırlatıyor. Ancak şunu herkesin bilmesi lazım. Bu saatten sonra sokakta aranan çözüm çözüm değildir.
Gencecik çocukları, üniversite öğrencilerini polisle karşı karşıya getirip, sabıkalı hale gelmelerini sağlamanın da hiçbir faydası olmayacaktır...
Burada sorulması gereken asıl mesele şu...
Tüm ihbarlar CHP'lilerden geldiği halde neden CHP'liler sürekli olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı hedef göstermeye çalışıyor.
106 sanıklı "Terör ve Yolsuzluk" davaları üstünden CHP kendisine bir rüzgar yakalamayı mı umut ediyor?
Bakalım hep beraber göreceğiz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da durumun farkında aslında.
Bu yüzden önce konuya doğrudan girmek istemedi. Ancak özellikle sosyal medya tezviratları, CHP medyasındaki yayınların ardından sert ifadelerle tepkisini dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Aynı şekilde, deseler ki 'Kardeşim, belediyede hiçbir hırsızlık, yolsuzluk, usulsüzlük, haksızlık, karanlık ve karmaşık ilişki yok.' Bunu da yine işin erbabı vasıtasıyla ve hukuki deliller ışığında konuşup tartışmak mümkün ama bunları yapmıyorlar, yapamıyorlar. Çünkü hepsinin ve çok daha fazlasının doğru olduğunu, gerçek olduğunu en iyi kendileri biliyor. Hatta bu bilgi ve belgelerin çoğunun bizzat kendi partilileri tarafından yargıya aktarıldığının da farkındalar" ifadesini kullandı.
Üstelik İmamoğlu'na destek için yollara düşen bazı isimlerin de ne kadar inandırıcı olduğu şüpheli zira çıkıp "Ben İmamoğlu'na kefilim, yolsuzluk yapmamıştır" diyen yok ortada...
Erdoğan'ın bu konudaki değerlendirmesi dikkat çekiciydi.
"Kamuoyu önünde timsah gözyaşları döken CHP yöneticilerinin çoğunun parti içi çekişmede rakip eledikleri için kapalı kapılar ardında sevinçten yerlerinde duramadıkları da ortadadır" söylemini yabana atmayın.
Rahmetli Gazeteci Uğur Mumcu'nun bir sözüyle bu bölümü bitirelim.
"Bu ülkede banka soyarken kar maskesi, ülke soyarken Atatürk maskesi takılır"
Bu yüzden tüm bunlar "Bir Çift Mavi Göz" için mi? tartışılır.
Takdir milletin elbette.

KILIÇDAROĞLU'NUN AHI MI TUTTU?
CHP 6 Nisan'da olağanüstü kurultay kararı aldı...
CHP Genel Başkanı Özgür Özel:
"Atatürk'ün partisine kayyum atamak istiyorlar. Partiyi olağanüstü kurultaya götürmek suretiyle kayyum girişimlerinin önünü kestiğimizi tüm Türkiye'ye ilan ederiz" ifadesini kullandı.
Açık söyleyeyim ben açıklamayı duyduğumda ilk olarak aklıma CHP'nin devrik genel başkanı Kılıçdaroğlu geldi...
"Sırtımda hançerlerle yürümek zorunda kaldım" sözleri kulaklarımda yankılandı.
Burada altı çizilmesi gereken birkaç mesele var.
CHP Genel Başkanı Özel, "Kayyum girişimlerinin önünü kestik" ifadesiyle acaba bir itirafta mı bulundu aynı zamanda?
Zira kongrede bir şaibe yoksa neden kayyum için endişeliydi?
Ya da soruyu tersinden sormak gerekirse kongrede şaibe olduğunu en iyi kendisi mi biliyordu?
Zira Kılıçdaroğlu'nu İmamoğlu ile birlikte deviren kendisi, İmamoğlu'nun hedefe giden her yol mübah anlayışıyla yürüdüğünü de biliyor olmalı... Neyse bakalım görelim neler olacak?
Özel, yeniden genel başkan olmak için mücadele edecek ancak bu kez İmamoğlu'nun duygusal gücünü ne kadar arkasında bulacak belli değil? Aynı zamanda İmamoğlu'nu CHP'nin Cumhurbaşkanı Adayı ilan etmeyi de planlıyor. Ama dediğim gibi Kılıçdaroğlu hala partide güçlü ve birçok delege biz ettik sen etme seninle yol yürüyelim diye kapısını aşındırabilir...
Neyse sözü çok uzatmayalım...
Kılıçdaroğlu, Özel, Yavaş ve İmamoğlu'nun CHP'deki güç savaşlarını daha çok konuşuruz. Bakalım İmamoğlu'nun tek aday olarak girdiği eğilim yoklamasının ne kadar etkisi olacak?
Kalın sağlıcakla.