Annem, her iki amcam, her iki dayım, teyzem ve halam göçüp gittiler.
Geriye bir tek doksanına merdiven dayamış yaşlı babam kaldı.
Artık bir amcam, bir dayım, bir teyzem ve bir halam yok benim.
Hepsinin çok sayıda çocukları ve torunları var.
Ölüm bu…
Hiç belli olmuyor…
Azrail ansızın kapınıza dayanıveriyor...
Büyük dayım Abuzer Aydın’ın en büyük oğlu çok oldu gideli öteye.
Yıllar ne çabuk geçiyor.
Dünün çocuklarıydık.
Bugünün dedeleriyiz artık.
Ve acı gerçek şu ki yıllarla birlikte bir bir eksiliyoruz.
Hiç beklemediğiniz bir anda aldığınız bir haberle yıkılıyorsunuz.
Hayat sizin elinizde değil.
Yaptığınız programlar bir anda değişebiliyor.
Yol haritanız farklı bir mecraya evrilebiliyor.
Gideceğiniz güzergâh ansızın farklılaşabiliyor.
Bu sabah (dün) İstanbul’dan Ankara’ya uçmak için beklerken memleketten aldığım telefonla Ramazan Aydın dayımın en büyük oğlunun da vefat ettiği haberini aldım.
Yakalandığı o korkunç illet kısa sürede bedenini tüketmişti.
Daha ben memlekete gidip göreyim hazırlığı yaparken ölüm haberi geldi.
Dünya bu işte…
Şah da olsanız Şehinşah da, gideceksiniz bir gün...
O günü bir tek Rabbimiz biliyor.
O yüzden hesapların bir kıymet-i harbiyesi yok.
O kucağında büyüdüğümüz, başımızı şefkatle okşayan dayımızın yerindeki dayımın oğlu Mustafa Aydın da yok artık.
Bir bir eksiliyoruz.
Ne çok düşkündü bana.
Ne çok severdi.
Her aradığında sevgisini ve düşkünlüğünü gözyaşlarıyla belli ederdi.
Yaşça büyüğümdü.
Dayımdı o benim.
Cömertti.
Mertti.
Tam bir dava adamıydı.
O yaşında bile davası uğruna vuruşmaktan çekinmezdi.
Hasbiydi.
Tam bir Reis sevdalısıydı.
Ölümüne bağlıydı.
Şimdi yok artık.
Ve ben çaresizlik içinde, cenazesine nasıl yetişeceğimin telaşıyla sağı-solu arıyorum…
Bir yanda bugün (dün) saat 15’te Adalet Bakanımız Abdulhamit Gül kardeşimle olan randevuma gelemeyeceğimi bildirirken bir yandan çevre illerden birine bilet bulmaya çalışıyorum.
Çünkü o saatte Adıyaman’a uçuş yok.
Eski danışmanım, kardeşim Selman Polat sağolsun her zamanki gibi imdadıma yetişip yükümü hafifletiyor.
Gaziantep uçağında yer buluyoruz nihayet. Gaziantep’ten de 2-3 saatlik karayoluyla artık...
Evet dostlar hayatın gerçeği bu işte!
Bir varsınız bir yok.
Hoş bir sada bırakanlardan olmak lazım.
Gerisi laf u güzaf!
Mustafa dayım hasbiliğiyle hoş bir sada bırakıp gidenlerden oldu.
Cenaze namazına yetişemeyeceğim için üzgünüm.
Sen son bir kez göremediğim için de...
Beni affet!
Güzel bir mü’mindin.
Adamın hasıydın.
Gönlümde yaşamaya devam edeceksin.
Mekânın cennet olsun güzel dayım!
***
Ölüm bu,
Fukara ölümü
Geldim, geliyorum demez.
Ya bir kuşluk vakti, ya akşamüstü,
Ya da seher, mahmurlukta,
Bakarsın olmuş olacak.
Bir hastan vardır umutsuz,
Hasreti uykularda,
Hasreti soğuk sularda.
Gayrı iki korku çiçeğidir gözleri,
İki mavi kocaman korku çiçeği,
Açar derin kuyularda...
(Ahmed Arif)