Anayasa değişikliğiyle ilgili yapılan referandumda oyumu atıp yazının başına oturdum; neticenin açıklanmasını beklemeden yazımı yazıp gazeteye göndereceğim, çünkü yazacaklarımın referandumda çıkacak sonuçla alâkası yok...
Referandum olmaması, olursa da “Evet” çıkmaması için Batı yoğun çaba gösterdi. Tüm bitmişliklerine rağmen maddi ve mânevî desteklerini Türkiye’deki Batıcılara verdiler; işbirlikçilerine kapıları sonuna kadar açıp, Avrupa’da özünü kaybetmemiş kardeşlerimizi etkilemeye çalıştılar. Uluslararası temayülleri, her zaman olduğu gibi, bir kenara koyup Türkiye’deki referandum için taraf oldular! Geçen hafta, Batı’nın ‘Türkiye’deki bir referandum için taraf olması’nın üzerinde düşünülmesi gerektiğini yazdım. Niçin Batı taraf olma, hatta taraf olmaktan öte “Hayır” kampanyasının güdücüsü oldu? Ne oluyor, neler oluyor da bizim göremediğimizi Batı görüyor ve panikle hâdiseye müdahil oluyor? Bu soruların bir cevabı olmalı!..
Bizim cenahta da bazı isimler “Yok yeni anayasada şu maddeler şöyle olmalıymış, yok kılmış yok tüymüş”... Bunları dinlerken, okurken sinirden gülüp durdum. Hayatlarına mıymıntılığı gaye edinmiş eşhas Batı’nın gördüğünü bile görememekten aciz bizlere akıl veriyor!..
Batı’nın neden paniklediğini sorup duruyordum ya, sorduğum sorunun cevabını, Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun referandumdan iki gün önce kendisiyle yapılan mülâkatta söylediklerinde buldum: “Temel sabitlerimiz ve kırmızı çizgilerimiz var. Hedefleri koyarsın ve ondan sonra bu hedeflere göre şartları değerlendirirsin. Her zaman ve daima aslolan, İslâm’ın faydasıdır! Bu anlamda çok pratik bir tavrımız var. Elhamdülillah nice olmazlar oldu gördüğünüz gibi! Özellikle son 10 senedir! İslâm’ın gayesi ve Müslümanların faydasını merkeze alarak doğrudan ‘evet’ diyoruz! Bazı doğruları dün söyleseydik belki anlaşılmazdı. Niçin?.. Çünkü o gün onun alt yapısı yoktu. Nihayetinde her şey “galibine” tâbidir… Hani söylediğimiz bir şey vardı ya; bir bakarsın bir rüzgâr eser, her şey tersine döner diye… “Dün”ü bilenler, buradan neyi kastettiğimizi çok rahat anlayacaklardır! Bu çerçevede söylüyorum, Elhamdülillah nice olmazlar oldu!”
Hamdolsun, Mütefekkir Mirzabeyoğlu’nun söylediği üzere nice olmazlar oldu ve inşaallah olmaya da devam edecek. Marifet, hâdiseleri olmadan önce kestirebilecek feraset ve basiret sahibi olabilmekte. Yoksa, yazı yazmak da konuşmak da çok kolay. Nasıl olsa ne hesap soran var, ne hatırlayan!..