Siyasetçi eşi olmak ağır bir sorumluluk getiriyor kadınlara, zor bir sanat. Hem ev hallerinin; yani çocuklar, ihtiyaç listeleri, büyükler, misafirler, hastalıklar, doğumlar, ölümler, akrabalar, hemşehrilerle birlikte büyük bir devran halinde çekip çevrilmesi... Hem de zorunlu protokollerde yer almak, kamunun önüne çıkış, eşe destek olmak gibi ağır bir iş. Hatta hayat tarzı...
Siyasilerin eşleri üzerinden, namus, sevgi, sadakat duyguları nezdinde, aileleri bağlamında yıpratılmalarına hep karşı oldum. Hangi partiden olurlarsa olsunlar. (Vakti zamanında Deniz Baykal ve Meral Akşener üzerinden dönen haya hislerini sarsıcı mahrem saldırılara da karşı çıkmıştım)
Aile çok kolay bir iş değil çünkü. Aileyi sürdürmek, sabır istiyor, fedakarlık istiyor, göğüs germek, özenmek, üstüne titremek icap ediyor. Ve elbette, siyasetten çok değerlidir aile. Çünkü orada doğarız hepimiz, konuşmayı, yürümeyi, sarılmayı, tutunmayı, istemeyi, kaçınmayı, merakı, telaşı, sevinci, keder, hep ailemizde tecrübe ederiz.
Hayatı sadece politika ve kazanmak olarak görenlerin nezdinde, rakibini aile dedikodularıyla sarsmak, hatta yıkmak avantajlı bir yöntem görülse de bunun insanlıkla, şerefle, haysiyetle, mertlikle bir ilgisi yoktur! Ve bu politik kötülük metodu, çok eski tarihlerden beri yürürlüktedir. Yakın tarihimizde rahmetli Başbakanımız Menderes de mahrem aile meseleleriyle tahkir edilmişti. Burada ismini zikrederek bir kez daha üzmek istemediğim pek çok arkadaşım da benzeri mikserlerden geçmiştir, hatta bu yüzden hiç yoktan yere ailesi çöken, biten arkadaşlarım da oldu...
Namus üzerinden lekelenmek elbette çok ağır hatta dünyanın en ağır yükü olsa gerek. Ama ben bu konuda kadınları, anneleri daha korumasız, daha masum görürüm her zaman. Zira siyaset içindeki erkeğe asıl hedefleri olarak zarar vermek isteyenler, en büyük darbeyi ona değil yanındaki kadına ve fotoğraftaki çocuklarına verirler. Bu durumda, anneye büyük sabır, izan, sağlam duruş düşer.
Evliliklerin böylesi ağır sınavları başarıyla atlatması, aileye mertebe kazandırır. Eşler, evlatlar, kardeşler, birbirlerinin kıymetini çoğu kez daha iyi anlarlar. Yalancıların amaçları boşa çıkar, aile bu badireden kuvvetlenerek çıkar.
Resulullah efendimize (sav) eşi Hz. Aişe üzerinden yaşatılan ‘ifk’ hadisesi bile, bu konuyu anlatır bize ibret olarak. Müşrikler, Hz. Peygamberimizin (s) söylemini zaafa uğratabilmek için her yolu denemişlerdir. Ama mutlak başarının moral çöküntüyle ve dağılmayla olacağını bildiklerinden, O’nun ailesini yıkmayı hedeflerler. Nitekim iftiralarıyla Hz. Peygamberimizi çok üzerler. Bu mesele atlatılır atlatılmasına da, iftiraya uğrayan Hz. Aişe cephesi ne kadar ağır yara almıştır. “Yemek yemeden, içmeden kesilmiştim, yatağımın içinde duvara döndüğüm yüzüm ağlıyordu, dünyadan umudum kesilmişti” diye aktarıyor Hz. Aişe o günkü yalnızlığını.
Geçen gün yaşadığımız Esra-Berat Albayrak çiftine yönelik kurulan çirkin tuzak beni kahretti. Berat Bey’le aynı düşünceleri paylaşmayabilirsiniz, siyasi fikrini, inancını, dünyayı yaşayış şeklini, tarzını, zevkini beğenmeyebilirsiniz. Ama niçin onun ailesini hedef alıyorsunuz. Esra-Berat Albayrak çiftini çocukluklarından beri tanıyorum. Birbirlerini severek isteyerek evlendiler. Hala da çok mutlular. Maşallah onlara. Maşallah da... Bu kadar mı sıkıştınız, daraldınız, bunaldınız. Yazıktır, günahtır be!
Esracığım, kızının mezuniyetindeki fotoğrafınızı çok beğendim. Çok gerçek, çok samimi, çok sahicisin. Sevdiğin adamın omzuna başını yaslaman öyle güzel bir cevap ki. Ve hiç de yayınlamayı düşünmeden kendiniz için çektirdiğiniz bu aile fotoğrafı, artık bizim de bir hatıramız oldu.