1994 yerel seçimler öncesi FETÖ liderine yakın yaşça benden küçük bir komşuyu/arkadaşı Büyükşehir adayımız Tayyip Bey’e oy vermesi için ikna etmeye çalışıyorum. Uzun bir görüşmenin sonunda o komşu/arkadaş dedi ki, “Ağabey sen haklısın bizim aklımız inancımız ve bilgilerimiz Tayyip Bey’i desteklememizi söylüyor ama hoca efendi ANAP’a oy vereceksiniz dedi; dolayısıyla biz ANAP’ı destekliyoruz.”
Bu ifadeden sonra söyleyecek söz kalmamıştı. Cemaat ne aklını ne inancını ne de bilgisini kullanıyordu!
Uzun zamandır görüşemediğim bu arkadaş şimdilerde ne düşünüyor bilemiyorum.
***
İslam’ı kaynaklarından öğrenecek alt yapıya sahip olduğum için -hamdolsun- ben hiçbir hocaya ya da şeyhe teslim olamadım. Takdir ettiğim, saygı duyduğum ve istifade ettiğim alimler ve şeyhler olmadı değil ama irademi kimseye teslim etmeyi düşünmedim.
Bilgisini ve aklını başkasına teslim edip kendisi olamayan dostlarıma ve arkadaşlarıma da üzüldüm. FETÖ liderinin, dine mesafeli bütün kesimlerle iyi ilişki kurup dindarlardan uzak durmasını hatta onlarla uyuşamadığını ilan etmesi ise o şahsa karşı sürekli mesafeli durmama sebep oldu.
***
Gördüğüm her faydalı girişimi ve insanlığa faydalı hizmetleri cemaatin rengine bakmaksızın takdir ettiğim için FETÖ’nün eğitimde gösterdiği başarıyı da takdir edenlerdenim.
Her yurt dışına çıkışımda gittiğim yerdeki okullarını ziyaret edip özellikle o fedakar öğretmenlerle oturmaktan da keyif aldım.
Cumhurbaşkanımızın ibadet, ticaret ve ihanet olarak sınıflandırdığı cemaatin tabanındaki ibadet kesiminin tezahürü olan o fedakâr öğretmenlere hep gıpta etmişimdir.
Yaptıkları iş parayla pulla yapılacak şey değildir.
***
Fakat FETÖ liderinin Türkiye’deki her gelişmede arz-ı endam etmesini hiç hayra yormadım.
Hatta 4 yıl birlikte TV programı yaptığımız gazetemiz yazarlarından değerli kardeşim Sibel Eraslan beş sene önce bana, ‘Sen bu zatı sevmiyorsun! Niye?’ diye sordu.
Ona cevabım, ‘Bu zat hizmet maskesi arkasında siyaset yapıyor. Türkiye’de onca cemaat var hangi cemaat lideri her olayda bir açıklama yapma ihtiyacı duyuyor. Bu zat her olayda ya açıklama yapıyor ya ilan veriyor, bir şekilde gündemde kalmaya çalışıyor. Siyaset yapıyor!’ demiştim.
15 Temmuz işgal hareketiyle birlikte bu zatın bir projenin başında olduğu netlik kazanırken ben hep o ibadet aşkıyla çalışan tabandaki masum insanların uyanmasını bekledim.
Heyhat!
Artık bu örgütün içinde kalmak, teröre destek vermenin müeyyidesine muhatap olmak demektir!
***
Daha önce yazdım, müminleri Allah adına çağırıp Allah’tan uzaklaştırarak kendilerine kul eden ve kendilerini putlaştıran cemaat liderlerinin hepsi potansiyel tehlikedir.
FETÖ lideri bunu eşine az rastlanır bir işgal ve katliam girişimiyle ispat etti.
Zombiye dönüştürdüğü insanlar vasıtasıyla halka ölüm yağdıran bu ruh hastasını, Ilımlı İslam Projesinin mucidi ABD’nin koruması ve kollaması ise bizi bir kez daha haklı çıkardı. Keşke biz yanılsaydık. Ama maalesef haklı çıktık.
***
Ben unutmuşum. Geçenlerde Abdurrahman Dilipak hatırlattı. Biz bu tehlikeye 23 sene önce işaret etmişiz.
Sahibi ve yayın yönetmeni olduğum Haftalık Yörünge dergisinin 23 Mayıs 1993 tarihli 127. sayısında Sadettin Kaşıkçı’nın Abdurraman Dilipak ile yaptığı bir söyleşiyi yayınlamışız.
“Referanslarını ABD’ye götürenler, siyasi emellerini ABD’nin emelleri, şahsi menfaatlerini çok uluslu şirketlerin çıkarlarıyla tevhit edenler, ABD’nin ilah ve Rablik iddiasını dışa vuran ‘Yeni dünya Düzeni’nin misyonerleri, müşrik karakter göstermektedirler’ diyen Dilipak, Ilımlı İslam projesi hakkında sorulan soruya şu cevabı vermiş: “Onlar İncil’e benzer bir Kuran, papaya benzer bir imam, kiliseye benze bir cami, Hristiyanlığa benzer bir Müslümanlık istiyor. Bu Amerikancı bir İslam’dır. Piyasa İslam’ıdır. ABD böyle Müslümanları destekleyebilir ve her alanda işbirliği yapabilir.’
İlginç olan bu Ilımlı İslam anlayışının Müslüman kanı dökecek zombilere bile ev sahipliği yapıyor olmasıdır.
Hasbunallah.