Beşiktaş 17’de 17 yapar” savını öne sürme önceliği paylaşılamamıştı!
Guti’si, Quaresma’sı, Simao’su, Almeida’sı... Ki o günlerde Fernandes henüz adı önde anılan bir oyuncu değildi. ‘Beşiktaş 17’de 17 yapar’ söylemi ortalığı kasıp kavuruyordu.
Alkol şişede durduğu gibi durmaz insanda...
Futbolcu da başka vitrinde durduğu gibi durmaz sizin takımda...
Ne kadar içeceğinizi, kimi seçeceğinizi, onları nasıl yöneteceğinizi bilmelisiniz...
Yoksa biri beyninizi silkeler, biri umutlarınızı...
Nereden nereye...
17’de 17 maç kazanır diye umduğunuz kadro sizi 17’de üç maç kazanma çizgisine sürükledi!
Tozpembe hayaller vardı, pembesi gitti tozu kaldı!
Burada oyuncuları da onların nasıl yönetildiğini de ayrı ayrı irdelemek gerekir.
Hata tek taraflı değildir.
Oyuncunun kendini işe vermediği de ortadadır; onların iyi yönetilip verimli kılınamadığı da...
Verim almayı da bileceksiniz.
Beşiktaş futbol takımı bu yıla başlarken önemli badire atlattı. Hocası içeri atıldı. Birkaç gün içinde de birkaç ay sonra da çıkabilirdi. Yerine çaresiz, ‘emanetçi’ nitelikli biri getirildi.
İşler bir süre iyi gitse de hızla sarpa sardı.
Ve kulüp yönetimi gibi futbol takımının yönetimi de kendi haline bırakıldı.
Bir boşluğa düşüldü.
Taraftar kulübe 6 maç ve 1,5 milyon liraya yakın ceza aldırdı!
Yönetici durumu yönetmeyi beceremedi!
Bakın Fenerbahçe’ye, futbol takımı ile ilintili hiçbir sorun olmadığı halde varmış gibi gösterip, takımı ve taraftarı motive ettiler... Durumu kullandılar, iyi yönettiler... Bir yıl önceki şampiyonluğun getireceği gevşekliği ortadan kaldırdılar.
Geldiğimiz yer şudur:
Beşiktaş öncelikle iyi yönetilmeye muhtaç.
Yeni yönetim sorumluluğunu bilip kendini işe vermeli. Kendisinin yetmeyeceğini anlıyorsa, profesyonellere işleri teslim etmeli.
Volkan’ın katılığı
Kaleci Volkan, savunma arasına atılan topa hareketlenen Edu’nun vurmasına izin vermemek için hızla çıktı. Çarpıştılar. Edu’nun kendini o anda durdurması artık olanaksızdı. Bu iş kazasından Volkan zararlı çıktı. Dizine dikiş atıldı. Ancak 78 dakika sorun yaşamadan maçı oynayıp bitirdi.
Sonrasında da kendisinden özür dileyen meslektaşını affetmeyeceğini söyledi!
Kendi bileceği iştir. Ama böylesine bir katılık sporculukla bağdaşmıyor.
Söz gelimi, bir hava topuna Edu ile birlikte çıktıklarını ve Edu topa kafa vururken onun da pozisyon gereği yumruğunu Edu’nun kafasına patlatarak meslektaşını komaya soktuğunu düşünsün. O pozisyonda kendini affeder mi, etmez mi?
Rüştü mü, hakem mi?
PFDK, Zokora’nın “Bana pis zenci dedi” iddiasına değil, “Onu demedim, dingil dedim” diyen Emre’nin beyanına inanarak ceza verdi!
‘Pis zencinin’ cezası 4-8 maçtı, ‘dingil’ hakareti 2 maç ediyormuş, onu yeni öğrendik. (Sezonu iki maç erken kapamak isteyen futbolcular notlarına alsınlar! Söz gelimi hakemin yanından geçerken, bir meslektaşına “Dingil na’ber?” diyebilirler! Küt, iki maç!)
Rüştü beti benzi atmış biçimde TV ekranlarına çıkıp -ki bu işi hemen hemen hiç yapmaz- hakemin kendisine “Sen adam değilsin” dediğini açıkladı. Konuşmasından Rüştü’nün de hakeme aynısını söylediği anlaşılıyor!
Hakem Özkahya da adam, Rüştü de...
Durun bakalım PFDK nasıl görecek!
Aslan Federasyon
TFF aylardır ülkeyi silkeleyen şike konusunun dosyasını PFDK’ya göndermeden önce, Kurulun kullanacağı disiplin talimatını, olası sert cezalara karşı kulüplerin korunmasını sağlayacak biçimde değiştirdi!
Bunu böyle yapacaklarını umuyorduk.
TFF suçlu bulunma olasılığına karşı kulüpleri sağlama aldı.
Kazara ceza verilirse de uygulanmayabilecek!
Futbolumuzun asıl neden korunması gerektiğini bir kere daha anlıyoruz değil mi?
BIKTIK
Hakemlerin Beşiktaş’ı çıtır çerez görme gücünü nereden aldığının bir türlü bulunamamasından;
Cebinde para, arkasında egemen güç olanın kendini en akıllı sanmasından, bıktık usandık!
USANDIK