Cuma gününü İstanbul’un dümenine geçmek üzere 31 Mart’ta seçimlere girecek olan, İstanbul’un dümenine talip en iddialı isimlerden olan Binali Yıldırım ile geçirdik.
Kartal’da olacaktı görüşmemiz fakat sorun şuydu ki benim ofisim İstanbul’un diğer ucundaydı. Artık araçla bir yere gideceğim zaman birkaç kez düşünüyorum. Harcadığım zamana, enerjiye, mazot masrafına, kısacası her şeye acıyorum. Ailece gidersem neyse de, tek başıma isem alternatifleri düşünmeden edemiyorum.
O kadar çok bilgiye boğuluyoruz ki, gözümüzün önünden geçenleri göremiyoruz. Kartal’a gitmek için alternatif yollara bakınca Halkalı - Gebze Marmaray Hattı’nı öğrendim. 70 dakikada, 5 küsür liraya Kartal’a gitmek. Hem de sarsıntısız, frensiz, tertemiz. Gidişi de, dönüşü de keyifli bir yolculuk oldu. Tavsiye ederim.
Yolculuk esnasında, Türkiye’nin ve İstanbul’un ulaşım problemlerinin çözümünde, en büyük projelerin neredeyse tümünde imzası olan kişiyle görüşmeye, onun başlattığı bir projeyle gidiyor olmanın hoş tesadüfünü düşündüm.
Mega projelerin mimarı şimdi İstanbul’a aday.
Evet, Kartal’a vardık. Önce esnaf ziyaretine eşlik ettik Binali Bey’in. Sonra aracında sohbete başladık. Meclis başkanlığını da bıraktığı için şu anda bir makam aracı yok. Sivil bir araç kullanıyor. Adeta siyasete yeni, baştan başlamışlık heyecanı vardı o sivil araçla ilçe ilçe dolaşmasında. Şahsi yorumum.
Binali Bey’e merak ettiklerimi sordum. İşte birkaç soru, birkaç yanıt.
- Kazandığınız takdirde İstanbul’da göreve gelir gelmez ilk müdahaleniz, ilk adımınız ne olacak?
İstanbullular destek verir ve başkan seçerlerse ilk yapacağım iş, İstanbul’da yaşayan insanların temsilcileriyle bir toplantı yapmak olacak. Genellikle başkanlar ilk olarak çalışanlardan brifing alır. Onu yapmayacağım. Derneklerle, STK’larla, vakıflarla, muhtarlarla, belediye başkanlarıyla, iş adamlarıyla, hayvanseverlerle... Aklınıza gelen şehrin bütün paydaşlarıyla bir araya gelip, fotoğrafı tam olarak anlayacağız. Beklentileri, talepleri dinleyeceğiz. Hizmet alanlar açısından durum nasıl gözüküyor diye bakacağız. Bunları almadan, çalışma arkadaşlarımızın vereceği bilgiler bizi sağlıklı sonuca götürmez. İstanbul’un fotoğrafını İstanbullularla birlikte çekeceğim. Ondan sonrası kolay. Kimisi küçük dokunuşlarla, kimisi büyük çalışmayla, teker teker hepsini halledeceğiz.
- Rakibinizle ilgili pek konuşmadınız. Neden konuşmuyorsunuz?
Bu seçimin adı 2019 mahalli idareler seçimi. Kimleri seçiyoruz? Belediye Başkanlarını. Nasıl seçiyoruz? İl ve ilçeleri yönetebilme kapasitelerine, potansiyellerine, projelerine bakarak. Şimdi benim adım Binali Yıldırım. Yaptıklarım yapacaklarımın teminatıdır diyorum ve projelerimi anlatıyorum. Benim başkasının ne dediğine bakmaya ihtiyacım yok. Ama halkımız bakacak tabi ki. Kararı da milletim verecek. Siz “rakibiniz” diyorsunuz ama bu seçimde benim tek rakibim yok. Benim dışımda 7 siyasi partinin adayı yarışıyor. Bir o kadar da bağımsız aday var. Hepsi değerli. Ama benim işim rakiplerimi değerlendirmek değil İstanbullu’ya bu şehri nasıl daha çok üreten, daha çok kazanan, huzurlu bir kent haline getireceğimi anlatmak.
- TRT’deki Çay Simit Sohbet programında Simit yerken söylediğiniz “Onu da ben yaptım” sözleriniz seçime damgasını vurdu. Herhalde 10 tane ajans bir araya gelse ve kurgulasa öyle bir kampanya çıkmazdı ortaya. O programla başlayan “Onu da ben yaptım” akımı için ne söylemek istersiniz?
O meşhur videoyu izlediniz siz de demek. Gençler çok sevmişler. Caps diyorlar, neler neler yapmışlar. Çok hoşuma gitti.
- Binali Yıldırım olarak gelecekte daha çok hangi görevinizle, hangi icraatlarınızla hafızalarda kalmak istersiniz? Erzincan’dan çıkıp gelmiş bir anadolu çocuğu olarak ülkenin bir dönemine izinizi, imzanızı bırakmış olmak nasıl bir duygu?
Yol, köprü bunlar yapılır. Plan işi program işi, tecrübe işi. Ulaşım sorunu da çözülür, yeşil alan problemi de. Asıl mesele 5 yıl sonra İstanbullu’nun gönlünün hoş olması. İsmimizi duyduklarında Allah ondan razı olsun demeleri. İşte o zaman “Bunu da yaptık, gönülleri kazandık” derim. En büyük başarım da bu olur.
Röportajın ilk bölümü böyle. Devamı bir sonraki yazımda.
* * *
Ve şimdi de kendi çıkarımlarım ve yorumlarım.
Binali Bey’i çok dikkatli, sakin ve heyecanlı buldum. “Dikkatli”yi anladık da sakin ve heyecanlı nasıl olunuyor aynı anda diyeceksiniz. Arz edeyim.
Sakinliği deneyiminden ve özgüveninden geliyordu. Ama biraz empati yaptım. 81 ile dağılmış bir ilgi, tek bir ile, hem de dünyanın en güzel şehrine odaklanacaktı. Bunun da heyecanı vardı.
İstanbul zor bir şehir. İstanbul ile ilgili yapılacak her düzenleme adeta canlı, anestezi olmadan ameliyat yapmak gibi.
Binlerce yıllık bir şehir, yüzlerce yıllık bir altyapı. Ameliyattan kaçınılarak, pansumanlarla geçiştirilerek geçiştirilmiş zamanların telafisi…
Kolay olmayacak.
Ama parti işlerini, siyaseti bırakalım bir kenara, parti logolarını, ittifakları, müttefikleri, 81 milyonun CV’si üst üste konsa, sanıyorum ki bu işi yapabilecek deneyime ve özelliklere sahip tek bir isim kalır, o da Binali Yıldırım.
Ben oyumu bu gerçeği düşünerek vereceğim.
Ama her şeyden önemlisi şehrini seven her bir vatandaşın vatandaşlık hakkı ve görevi olan oy kullanmaya gitmesi.
Şehrimize, şehirlerimize en iyi katkıyı kim sağlayacaksa onlar kazansın diyelim.
Memleketimiz, şehrimiz ve dünyamız için hakkımızda hayırlısı olsun.