Önümüzdeki günlerde siyasetin nasıl olacağı bilinmiyor. Herkes bunu bir bilmece gibi çözmeye uğraşıyor. Biz de hangi seçenekler olduğunu araştırarak bunlardan birinin çözümünün daha muhtemel olup olmadığını araştıralım. Cumhurbaşkanlığına iki kişiden birinin, yani Abdullah Gül ya da Tayip Erdoğan’ın seçileceği düşünülüyor ve başka bir kişinin hiç şansı olmadığına inanılıyor. Çünkü yeni bir adayın seçilmesini sağlayacak oy almasının imkansız olduğu düşünülüyor. Bundan şu sonucu çıkarabiliriz: Seçilmek kişiliğe bağlı olsa da onu destekleyen siyasi yapı yetersizse başarılı olamaz. Yani belli bir siyasi yapının önde gelenlerinin şansı yüksektir ve başkaları onunla yarışamaz. Bunun bir yanlışlık olduğunu düşünmüyorum sadece durumu tespit etmek istiyorum. Eğer Gül ve Erdoğan yarışır başkaları boşluk doldurursa bunlardan seçilmeyen siyasetin dışına çıkar. Muhalefetin toplumun desteğini alabilecek ve seçilmese bile başarılı sayılabilecek bir kişiyi aday göstermemesinin sebeplerinden birisi aynı siyasi yapıdaki iki kişinin yarışması ve birinin yenilerek siyasetten çekilmesini planlamalarıdır.
Karşı tarafın iki seçeneği var: Eğer iki AK Parti ileri geleni aday olursa beklemek ve partinin bölünmesini sağlamak isteyecekler, bu olmaz da sadece biri aday olursa muhalefetin hiçbirinin sahip çıkmayacağı ama toplumun desteğini alacağı düşünülen bir aday gösterilir. Yani ya AK Parti içinde bir farklılaşma yaratılacak ya da kendilerinin, herhangi birinin sahip çıkmayacağı ama hepsinin destekleyeceği bir adayın ön safa çıkması istenecek ve bunda başarı sağlamaları ihtimal dahilinde olacak. Zaten muhalefetin yaratmak istediği ortam Erdoğan karşıtlığıdır ve bu tüm muhalefetin uyacağı bir söylem olabilecektir.
***
Erdoğan’ın kazanması büyük bir kayıp sayılmayacak ve yerine gelecek kişinin aynı desteği sağlayamayacağı düşünülecektir ve böylece yıllardır sürdürülen Erdoğan’ın tasfiye politikası başarı kazanacaktır. Erdoğan kişisel olarak büyük başarı kazanmış olsa da siyasette etkisiz hale geleceği için muhalefet daha iyi bir ortama kavuşacaktır. Ayrıca bugünkü muhalefetin aynı şekilde kalacağı ve sadece Erdoğan karşıtlığı ile yetinileceği düşünülmemelidir. CHP yeniden yapılanacak ve sadece kuruluş ilkelerini savunmakla yetinmeyip güncel politika ile uğraşacaktır. MHP günümüzün Türkiye’ye getirdiği bölgesel güç olmak görevini yapmak için soy temeline dayalı siyasetten vazgeçip insandan beklenen özellikleri savunan ve gelişmelere yabancı olmayan bir siyaset seçecektir.
Bu süreçte ülkede egemen olan ve paralel yapı dediğimiz gücün sermaye cephesi ne yapacaktır? Onların desteklediği ve halkın tercih etmeyeceği durum gelişmeleri etkilemeyecek ve halkın gücünü artıracaktır. Bugüne kadar siyasetin yönünü belirleyen ve medyanın onların en etkili aracı olduğu yapı değişmektedir. Eğer sadece onların desteklediği biri çıkarsa kaybeder ve sermaye gücü zayıflar. Onlar için gereken muhalefetle birlikte hareket etmek ve ortak bir çözüm bulmaktır. Gerçi muhalefeti onlar kontrol etmekte ama onları destekleyen halk doğruları aramaktadır. Bu süreç ülkede siyaseti bazı güç odaklarının kontrolünden çıkarırsa ülkemiz büyük bir zaferin ilk adımını atmış olacaktır.