Geçenlerde bir bilim adamı çıktı kanser önleyici olduğu iddia edilen bazı bitkilerin bilakis kansere sebep olabileceğini söyledi. Ortalık karıştı. Ben zerre kadar etkilenmedim çünkü yemek konusunda asla bir bilim adamına danışmam. Yemek buldun ye, dayak buldun kaç. Hayat felsefem bu.
Bilim adamları önce kendi içlerinde birlik beraberlik duygusunu geliştirmeliler. Dışarıya karşı tek yürek olmalılar. Ayrıca yemekle uğraşmayı bırakmaları gerekiyor. Bakın 2013 yılına geldik, hala uçan arabalar piyasada yok. Bu bir ihtiyaçtır. Kıymetli zamanlarını yediğimiz şeylerin kalorisini hesaplamakla harcayacaklarına faydalı bir iş yapsınlar.
Sabahtan akşama ‘Şu zararlı, bu çok kalorili, şunda kolesterol var’ diyen tipleri düşünün. Bu bilim adamları misafirliğe de çağrılmaz. Bütün bir gecenizi mahvedebilirler. İşte tıp profesörü dayımla, babam arasında dün akşam geçen konuşma:
-Şu iç pilavın tadına bakmadan hayatta bırakmam kayınço.
-Kolesterol yapıyor o. Ben su alayım. Vücudumuzun üçe ikisi sudur.
-Bak bunu ablan elleriyle yaptı, mutlaka yiyeceksin.
-Hımm elleriyle yaptı öyle mi? Sağlıksız olduğunu itiraf ediyorsun yani.
-Bak eğer çiğköfteden yemezsen küserim.
-Pişmişi daha sağlıklı olur bunun. Ayrıca küserim müserim, çocuk musun sen enişte? İstersen yemekten sonra da saklambaç oynayalım.
-Lütfen şu brokoliden ye. Ölümü gör.
-Ben de onu diyorum işte. Brokoliden yersem ölümü görürüm.
-Kalk git burdan.
-Kalkarsam kalori kaybederim. Oturmayı tercih ediyorum.
-Bela mısın lan! Yürü git evimden!
-Bak bu sağlıklı işte. Her gün bir saat yürümek kalp krizi riskini yüzde 3’e varan oranlarda düşürüyor.
-Bak hala konuşuyor!
-Çene kaslarımın sağlığı için günde yarım saat konuşurum.
-Alın bunu başımdan, elimden kaza çıkacak.
-Enişte lütfen sakin ol. Sende bizim şuppikulemi dediğimiz hastalıktan var.
-Şuppikulemi ne lan?
-Tıptaki ismi nevrozdur. Biz arkadaşlar arasında şuppikulemi deriz. Benim bulduğum bir isim bu. Laboratuarda şakalaşırken çıktı. Halk arasında da asabiyet denir.
-Niye baştan asabiyet demiyorsun o zaman?
-Ben bir bilim adamıyım enişte. İnan ki sana enişte derken bile bilimden uzaklaşmış hissediyorum kendimi. Çok avam. Bay Jacob diyebilir miyim sana?
-Hanım bana tabancamı getir.
-Senin tabancan yok ki bey.
-Gördün mü, sende ayrıca şizofreni dediğimiz şey de varmış enişte. Halk arasında deli dedikleri şey.
-Laaaaaaağğğnnn!!!
Babamın son sözü bu oldu. Yerinden kalktığı gibi dayımın üstüne uçtu ve onu evire çevire öyle bir dövdü ki tıpta ex, halk arasında perişan denen bir hale soktu. Gerçekten ibret verici bir geceydi.
Ben bilim adamlarına, diyetçilere hiç itibar etmesem de maalesef halkımızın yüzde 73’ü günde 46 dakikasını diyetçi dinlemekle geçiriyor. İnsanlar onları sadece dinlemekle kalmıyor, bir süre sonra diyetçi fanatizmi dediğimiz hastalığa düçar oluyorlar. Diğer diyetçilere ve onların yandaşlarına derin bir öfke beslemeye başlıyorlar.
Türkiye’yi yıllarca sağcı-solcu, Alevi-Sünni, Türk-Kürt diye ayırmaya çalışan ama başaramayan hegemon güçler şimdi başka bir plan peşinde. Hedefleri Türk halkını Marankiciler, Doktor Özcüler, Karataycılar şeklinde bölmek.
BİRBİRİMİZE DÜŞÜRDÜLER!
Geçen gün gözlem yapmak için halkın arasına karıştım. Bir günlüğüne sıradan insanlar gibi otobüse bindim, dolmuş kullandım hatta biraz utanç verici ama Kadıköy’den Harem’e yürüyerek gittim. Simitçiden simit alıp muhabbet kurdum. Ve şunu gördüm ki dış güçler hakikaten de halkımızı birbirine düşürmeyi başarmış.
Marankiciler: Muhafazakar görünümleri var, daha çok orta ve üst sınıfa mensup insanlar bu grubu oluşturuyor. Fotoğraf vermeyi reddettiler, dış dünyaya karşı soğuklar ve konuşmaktan çekiniyorlar.
Doktor Özcüler: Tamamına yakınının aylık kazancı 15 bin liradan yüksek, şık giyinmeyi tercih ediyorlar ve haftada iki kez gece eğlencesine çıkıyorlar. İngilizce bildikleri için Doktor Öz’ün hem TV programlarını hem de Twitter hesabını takip edebiliyorlar. Bu grubun içinde yabancı dili olmamasına rağmen Doktor Öz’ü takip eden küçük bir kesim daha var. Tek kelime anlamasalar da onu dinleyince kendilerini bir şekilde sağlıklı hissettiklerini ifade ediyorlar.
Karataycılar: Ünlü Karatay diyetinden sonra verdikleri 500 gram sebebiyle Karatay’a aşk derecesinde bağlılar ve ona toz kondurmuyorlar. Aylık gelirleri 1 ila 1 milyon dolar arasında değişiyor. En çabuk agresifleşen grup olarak biliniyorlar.
Sokağa çıktığınızda bir tür gerginliğin varlığını iiklerinize kadar hissediyorsunuz. Bu gruplar en ufak bir kıvılcımda birbirlerine girecek gibiler. Umarım önümüzdeki yıllarda “Marankiciler Doktor Özcüler ile çatıştı, 3 yaralı” şeklinde haberler duymayız. Ama böyle giderse korkarım bizi bekleyen gelecek bu.