Beşiktaş, hepimizin tahmin ettiği gibi, Şampiyonlar Ligi’ne doğrudan katılım fırsatını elinin tersiyle itiverdi. Üzülüyorum, çünkü daha akılcı bir gelecek planlaması için büyük bir şans sayıyordum bunu. İş zaten 33. hafta itibariyle bitmişti. Ama zurnanın zırt dediği yer Elazığ öncesindeki son 5 deplasman maçı bence: G.Saray, Ç.Rize, Karabük, Konya, Sivas. Bu 5 deplasmandan sadece 2 puan çıkarabildi Beşiktaş. Ligin son döneminde iyi bir deplasman stratejisi geliştirememenin bedeli ağır oldu. Yarıştaki rakibi de aynı dönem çok inişli çıkışlı bir grafik çizdiği için, bu sonucu başarısızlık sayıyorum. Duyar gibiyim, şöyle denecek: “Ama Beşiktaş da pek çok olumsuzluk, talihsizlik yaşadı sezon boyu.” Katılıyorum. Bunları yazdım da sezon boyunca. Önümüzdeki haftalarda Beşiktaş’ın performansı üzerine ayrıntılı analizler kaleme alacağım. Bu işe girişmeden, son bir kez bu olumsuzlukları saymaya çalışayım. Çünkü bir daha temcit pilavı gibi bu konuya dönmek istemiyorum. Mazeret güzellemesinin zamanı geçti artık, yeni sezonu düşünmek zorundayız. Evet, neydi onlar? Dengeli ve yeterli bir kadroya sahip olmayış ve bunu daha da belirgin hale getiren sakatlık ve cezalar. Ara transfer yetersizliği. Kimi adlardan verim alınamaması ve Fernandes’in neredeyse ıskartaya çıkmış oluşu. Stat yokluğu ve yönetimin sezon boyu süren ikircimli kararları. Ligin ilk yarısındaki G.Saray maçıyla başlayan anlamsız cezalar. Teknik heyetin ve takımın şampiyonluk yarışının gerilimini taşıma konusundaki deneyimsizliği. Başta yetki dağılımı olmak üzere, yönetsel belirsizlik ve karmaşalar. Çokseslilik, çokbaşlılık, dağınıklık ve son F.Bahçe derbisi ardından ortaya çıkan tablo. Yönetimin taraftara ısrarla kulak vermemesi. Başta e-bilet konusu, pek çok alandaki anlamsız (Yoksa anlamlı mı? Tribün tasfiyesi amaçlı bir sağırlık mı?) aceleciliği. Bütün bunlardan dolayı Biliç’e, Önder Özen’e anlayışla bakıyorum. Biliç Beşiktaş değerlerine yakışan bir ad. Ama taktik çeşitlilik ve yaratıcılık açısından iyi bir sınav vermedi, başarısızlıkta onun da ciddi bir payı var. Öte yandan ligi tanıma fırsatı buldu ve bunca sorunla boğuştu. Gelecek sezon, iyi bir transfer politikası izlenirse, Biliç’in doğrularının ağır basacağı kanısındayım. Aceleci değilim, şimdi tüm bunları sakince tartışma zamanı diyorum. İlk öncelik transfer politikasında, haftaya buna ilişkin önerilerimi yazacağım.