nlü psikolog Peter Gray, çocukların bilgisayar başında oyun oynayarak geçirdikleri süreyi sınırlamanın ilkel çağlarda ‘avcı-toplayıcı yetişkinlerin çocuklarının ok ve yay saatlerini kısıtlamasına’ benzediğini savunuyor.
Yaz havası en azından İstanbul’da tam olarak hissedilemese de tatile çoktan girildi bile. Erken kalkma alışkanlığı kaybedildi, akşamları biraz daha geç yatabilmek için yapılan pazarlıklar akıl almıyor. Önce biraz bilgisayar oyunu ardından kitap okumak için “Beş dakika daha” yalvarmaları. Ben sanırım bu konuda biraz ‘sert’ bir tutum içindeyim. Kitap okumayı elbette aşk derecesinde seviyorum. Şanslıyım Elvan da Kerem de aynı aşktan mustarip. Ama kitap okurken geç saatlere kadar oturma konusunda henüz küçük olduklarını düşünüyorum. Üstelik kitap okumak, işin benim de hoşuma giden tarafı. Peki ya bilgisayar oyunları? Birçoğumuz çocukların saatlerce bilgisayar başından kalkmamasından yakınıyor. Fakat geçenlerde egitimpedia.com sitesinde yayınlanan bir yazı beni biraz ters köşeye yatırdı. Ünlü psikolog Peter Gray’in bilgisayar oyunlarına bakış açısını anlattığı yazı, bu konuda çocuklara güvenmek gerektiğini ortaya koyuyor. Gray, “Yaptığım pek çok konuşmada bana aileler tarafından en çok sorulan sorulardan biri, çocuklarının bilgisayar saatlerini kısıtlamanın iyi bir fikir olup olmadığı. Bazıları ise bana, ‘aklı başında her ailenin yapması gerektiği gibi’ çocuklarının bilgisayar oyunu saatlerini hatta tüm ekran saatlerini zaten kısıtladıklarını söylüyor” diye söze başlıyor ve şöyle devam ediyor:
“Deneyimlerime göre, eğer çocuklar oynama ve farklı yollarla keşfetme konusunda gerçekten özgürlerse ve bunun sonucunda sadece ‘tek bir yolla’ oynuyor ya da keşfediyorlarsa bunu, yaptıkları şeyden gerçekten anlamlı bir şey çıkardıkları için yapıyorlar. Bence çocuklara ne yapmaları ya da ne yapmamaları gerektiğini söylemek her zaman bir hatadır. Ev işleri konusunda yapmaları gereken şeyleri sıralamak ve başka insanları üzecek şeyler yapmamalarını söylemek dışında.”
Gray, çocukları kendi tercihlerinden alıkoymanın onlarla aramızdaki ‘duvara bir tuğla daha eklemek’ olduğu görüşünde ve “Bence bugün çocuklar çok fazla bilgisayar oynamaktan ya da çok fazla ekrana maruz kalmaktan değil, hayatlarındaki aşırı yetişkin kontrolünden ve yeteri kadar özgür olamamaktan mustaripler. Gerçekten özgür olan çocuklar kendileri için neyin iyi olduğunu bilirler” diyor.
Asıl sarsıldığım nokta da Gray’in “Saatlerce kitap okuyan çocuklar da biliyorum. Belki günde 10 saat boyunca sadece oturup kitap okuyan ve başka hiçbir şey yapmayan! Ben çocukken bile böyle çocuklar vardı. Benimle balığa çıkmak varken neden oturup kitap okuduklarını asla anlayamadım. Boşa geçen zaman! Ama asla çocuklarının kitap okuma saatini kısıtlayan bir aile tanımadım” sözleri oldu.
Bilgisayar saatlerini kısıtlamayı, avcı-toplayıcı yetişkinlerin çocuklarının ok ve yay saatlerini kısıtlamalarına benzeten Gray, şunları söylüyor:
“Çocuklar, etraflarına bakmak ve içinde doğdukları kültürde ‘hayatta kalabilmek’ için neleri bilmeleri gerektiğini anlamak üzere ‘tasarlanarak’ dünyaya gelirler. Bu konuda yetişkinlerden daha başarılıdırlar. Bu yüzden dili bu kadar hızlı öğrenirler. Çevrelerindeki dünya hakkında yetişkilerden daha hızlı bilgi sahibi olurlar.”
Gray, 2 bin 500 yıl öncesinden ve daha yakın bir tarihten de örnekler veriyor:
“Ünlü filozof Platon, tiyatro oyunlarının ve şiirlerin, gençler üzerindeki zararlı etkileri yüzünden yasaklanması gerektiğini söylemişti. Yazı ortaya çıktığında ve teknik olarak kolaylaştığında ayrıca gençler tarafından coşkuyla benimsendiğinde, bazı yetişkinler bunun gençlerin zekasını azaltacağını ve hafızalarını kullanmamalarına sebep olacağını söylemişti.”
Uzunca bir yazının sonunda Gray, “Çocuklarınızın bilgisayar oyunu saatlerini kısıtlayıp kısıtlamamanız gerektiği konusundaki fikrimi soruyorsanız, cevabım kısıtlamayın olacaktır” diyor.