Günün büyük bir kısmını bilgisayar ve cep telefonu karşısında geçirirseniz unutkanlık yaşamanız muhtemel. Ama eğer makul sürelerde ve faydalı bir şekilde bilgisayar kullanırsanız durum tersine dönüyor.
Geçen sene bu köşede “dijital demans” kavramından bahsetmiştim. Cep telefonu, tablet, bilgisayar gibi elektronik aletlerin fazla kullanımının dikkati bozduğunu, buna bağlı olarak da unutkanlığa sebep olduğunu anlatmıştım. Hatta Alman Psikiyatrist/Nörobilimci Dr. Manfred Spitzer’in bu durumu daha vurucu hale getirmek, tehlikenin farkına varmak için dijital demans olarak adlandırdığını ifade etmiştim. Bu haftanın yazısında ise bilgisayar kullanımının Alzheimer hastalığının öncüsü olan Ilımlı Zihinsel Yıkım’dan koruduğunu anlatacağım. Tezat gibi görünüyor değil mi? Detaylı anlattığımda çok da tezat olmadığını göreceksiniz. Dijital demansta süre önemliydi. Kore’de yapılan bir araştırmada insanların günde ortalama 7 saatini dijital cihazların başında geçirdiği saptanmıştı. Günün büyük bir kısmını bilgisayar ve cep telefonu karşısında geçirirseniz unutkanlık yaşamanız muhtemel. Ama eğer makul sürelerde ve faydalı bir şekilde bilgisayar kullanırsanız durum tersine dönüyor. Önce Ilımlı Zihinsel Yıkım ne demektir onu inceleyelim. Ilımlı Zihinsel Yıkım yaşlanmayla birlikte ortaya çıkabilen bir durumdur. Hafıza başta olma üzere birçok zihinsel alanın fonksiyonu yavaşlamıştır. Henüz Alzheimer ya da diğer tür demanslardan birisi gelişmemiştir ama büyük risk taşırlar. Normal beyin yaşlanması ile demans arası bir durumu ifade eder. Bahsedeceğim çalışma yaşlılarda Ilımlı Zihinsel Yıkım gelişme riski ile ilgili. Nöroloji camiasının en prestijli dergilerinden olan Neurology’de bu ay yeni bir çalışma yayımlandı. Ortalama yaşı 78 olan 2000 kişi üzerinde yapılan çalışmada katılımcıların orta yaş (50-65) ve ileri yaşta (65 yaş ve üstü) yaptıkları zihinsel aktiviteler sorgulandı. Daha sonra 5 yıl takip edilen katılımcılara uygulanan testlerle Ilımlı Zihinsel Yıkım gelişip gelişmediğine bakıldı. Bu sonuçlar katılımcıların yaptıkları zihinsel aktiviteler üzerinden yorumlandı. Katılımcıların 532’sinde 5 yıl sonunda Ilımlı Zihinsel Yıkım Tespit edildi. Orta ve ileri yaşta bilgisayar kullananların yüzde 48 oranında Ilımlı Zihinsel Yıkım gelişmediği gözlendi. Aynı katılımcıların orta yaş ve ileri yaşta yaptıkları başka aktiviteler de değerlendirildi. Çapraz bulmaca çözme, oyun oynama, sosyal ortamlarda arkadaşlarla birlikte olmanın Ilımlı Zihinsel Yıkım gelişme riskini yüzde 20 azalttığı görüldü. İleri yaşta yapılan el işi ile ilgili hobilerin de yüzde 42 oranında Ilımlı Zihinsel Yıkım gelişme riskini azalttığı saptandı. Çalışmanın yürütücülerinden Dr. Geda yaptıkları gözlemsel araştırmadan elde edilen zihin uyarıcı aktivitelerden bazılarının Ilımlı Zihinsel Yıkım gelişme riskini azaltmasının önemli olduğunu ifade ediyor. Ama Ilımlı Zihinsel Yıkım’ın mı bu aktivitelerden el-etek çektirdiği yoksa bu aktiviteleri yapmamanın mı bu sonuca vardırdığını net olarak saptamak için başka çalışmalara da ihtiyaç olduğunu belirtiyor. Sonuç olarak beynimizi çalıştıran her türlü aktivite ileride zihnimizin sağlıklı olması açısından çok önemli.
Yakınlarının ölümü Alzheimer hastasına nasıl söylenmeli?
Bu, oldukça sık karşılaştığım sorulardan birisidir. Bu soruyu en sağlıklı biçimde yanıtlamak için vefat edenin hastayla olan yakınlığından tutun da hastanın kişilik özelliklerine ve hastalığın evresine kadar bilmek gerekir. Uzun yıllardır sadece demans hastası değerlendiren bir nöroloji hekimi olarak burada size kabaca kendi yaklaşımımdan bahsedeceğim;
Hastanız çok erken evre bir Alzheimer hastasıysa;
O zaman bu tür bilgileri onunla paylaşmakta fayda var. Çünkü önünde uzun bir yaşam süreci olacaktır. Zihinsel yetilerinin de çoğu korunmuş olduğundan ve sosyal ilişkilerinden dolayı bunu elbet duyacaktır. Sizden duyması daha doğru olanıdır.
Hastanız orta-ileri evre Alzheimer hastasıysa;
Eğer vefat eden kişi hastanın sık görmediği arada bir telefonla görüştüğü bir akrabasıysa benim önerim söylenmemesi yönünde. Sonuçta ölüm haberi bir travmadır. Arada o kişiyi sorduğunda durumu idare etmek ve dikkatini başka tarafa yönlendirmek uygun olacaktır.
Uzakta yaşayan birinci derece akrabalarının ölümünü de söylememek yanlısıyım. Çünkü her defasında unutacak ve her duyduğunda bu travmayı tekrar tekrar yaşayacaktır.
Birinci derece yakını ve sık görüştüğü birisi ise; işte en zor olan da bunun yanıtını vermek sanırım. Çocuklarının ölüm haberi sonrası birden evre atlayıp kötüleşen birçok hasta tanıyorum. Bir anne/baba için nasıl zor bir durum olduğunu tahayyül bile edemiyorum. O nedenle hasta eğer çok ileri evre ise mümkünse saklamak gerektiğini düşünüyorum. Bir insana evlat acısını tekrar tekrar yaşatmak çok fena bir durum geliyor bana. Çok ileri evre hasta zaten anlamaz demeyin, anlamıyor gibi görünse de böyle bir konuda hisleri çok kuvvetlidir.
Bu arada Alzheimer hastaları bütün yetilerini kaybetseler bile hisleri büyük oranda korunuyor. Yıllardır gözlemlediğim bu durum geçen yıl bir bilimsel çalışmada da dile getirilmişti. Alzheimer hastalığı duyguların en saf haliyle korunduğu hastalıktır. Başımıza gelmez demeyelim. Onları anlamaya çalışalım…