15 yılını teknoloji girişimcisi olarak bilişim sektörüne vermiş ve ne kazandıysa da bu sektörden kazanmış birisi olarak çokça geç kalmıştım.
Bu ay şirkette hedeflerimizi tutturduğumuzda böyle bir karar aldık tüm mesai arkadaşlarımla. Bu ay ve işlerimizin iyi gittiği her ay en az 10 bilgisayar hediye edelim dedik anadoluda bilgisayar eksiği bulunan okullara.
Ekmeğimizi bu işten, bilgisayardan kazanıyorduk. İş ilanlarımızda bilgisayar konusunda deneyimli çalışanlar arıyorduk ama bu işin temeline yatırım yapmak aklımıza gelmemişti.
İlk 10 bilgisayar için bir ön bilgi paylaşımı yaptığımda işin ciddiyetini, biraz da vehametini anladım.
İki günde 400’ün üzerinde başvuru gelmişti. Gelen başvuruların her biri birer müthiş insan hikayesi, her biri birer ezberbozan öğretmen öyküsü. Öyle ya, öyle olmasa Şırnak Cizre’den, Hakkari Çukurca’dan, Kars’tan, Kağızman’dan, bir öğretmen böyle bir ilana nasıl hemen ulaşıp bir de üstüne başvuracaktı?
Okuduğum bazı mesajlar ağlattı.
Yapılacak çok şey olduğunu hatırlattı.
Sadece yazarak, çizerek, eleştirerek ya da öneride bulunarak bu işin çözülmeyeceğini hatırlattı.
Bizler, yazan-çizen insanlar bazen yazdığımızda görevimiz bitti zannediyoruz. İşimizi yapmış hissediyoruz.
Tıpkı sosyal medyada kan ihtiyacı duyuran paylaşımları kendi profilimizde kendi takipçilerimizle paylaşınca görevimizi yapmış hissettiğimiz gibi. Sunî bir tatmin.
Okulların çok fazla şeye ihtiyacı var.
Bilgisayar, jeneratör, projeksiyon cihazı, monitör vb.
Başvuruların tümünü tek tek, dikkatle okudum. Gencecik öğretmenlerdi. Seslerini duyuracakları hiçbir mecraları yoktu. Şemdinli’de bir öğretmen, bütün gücüyle çığlık atsa sesini kime duyurabilir?
Sadece doğu-güneydoğu da değil, hiç beklenmedik şehirlerin köylerinde çok büyük eksiklikler varmış, İstanbul’a karayoluyla bir saat mesafede hayatında bilgisayar görmemiş çocuklar varmış, bu başvurular sayesinde öğrendim.
Bir de sosyal medyanın gücünü kullanarak bu okullara yardım toplamak, ihtiyacı hayırseverlerle buluşturmak da bir yöntem olabilirdi. Ama tercih etmedim. Bu beni ve şirketimi tembelleştirecekti, yukarıda bahsettiğim sanal tatminden dolayı.
Düşünün ki anadoludaki bu denli teknolojik yoksunluk varken biz nasıl dördüncü sanayi devriminden, robotlardan, yapay zekadan, Mars’da hayattan, nesnelerin internetinden bahsedebiliriz? Bilgisayara dokunmadan büyüyen çocuklar hayata nasıl adapte olacak?
Değerli öğretmenlerim, zor şartlar altında öğrencilerine sıkı sıkıya sarılmış, vatan, millet, bayrak aşkıyla çocuklarını yarına hazırlamaya çalışan öğretmenlerim.
Bu konu bir sosyal sorumluluk projesi değil. Bu bir milli görev, bir zorunluluk. Öyle görüyor, öyle kabul ediyoruz.
İlk ilanı açtığımızda her ay 10 bilgisayar diye yola çıkmıştık. Ama ihtiyacın sadece bilgisayar olmadığını mesajlarınız sayesinde öğrendim.
Bir platform kuracağız sizlerle, bilgi teknolojileri başlığı altında okulunuzun ihtiyaç duyduğu tüm ürünleri oraya girebileceksiniz. Biz de sırayla, ihtiyacın aciliyetine göre en hızlı şekilde üstesinden gelmeye çalışacağız.
Birkaç gün içinde platformu hayata geçirip sizlere duyuracağım. Lütfen tüm sosyal ağlarınızdan beni takipte kalın.
Tek ricam gerçekten ihtiyaçlı iseniz başvurun. “Olsa da olur olmasa da olur” ihtiyaçlarıyla vakit kaybedip olmazsa olmaz’ları çözümsüz bırakmayalım.
Herhangi bir şekilde projeye katkı sağlamak isteyenler lütfen e-posta ile “[email protected]” den bana ulaşabilirler.