Okullarımız yeni yıla, yeni bir eğitim ve öğretim dönemine giriyor. İnsan dediğimiz varlığın bir fabrikanın ürettiği ambalajlı, barkodlu endüstriyel ürünlerden biraz olsun farkları olduğuna (!) hemfikirizdir diye düşünüyorum.
Eğer öyleyse, o zaman tam da bugünlerde hep birlikte biraz kafa yormamız gerekiyor. Öğretmenlerin, anne-babaların, öğrencilerin, Milli Eğitim Bakanlığı yöneticilerinin, televizyoncuların, köşe yazarlarının; kısacası hepimizin.
Öyle ya; bir fabrikanın bile üretim hedefleri, toplam kalite yönetimi, sürdürülebilirlik ve verimlilik hedefleri varken bizlerin beslenme çantasını, suluğunu kafasına taktığımız çocuğumuzu servise bindirdiğimiz anda görevimiz bitiyor olabilir mi?
Ya da bir fabrikanın vardiya amirinin, imalat sorumlusunun bile çok ciddi sorumlulukları varken, bir öğretmenin tek vazifesi müfredatın emrini, kitapta yazanı seslendirip sonra ders zili çaldığında öğrencilerini salıvermek olabilir mi?
Elbette değil.
Gelin bu yıl en azından bir imalat sanayii kadar olabilelim.
Gelin bu yıl en azından bir çiftçinin armut ağacına verdiği önem kadar önem verebilelim öğrencilerimize.
En azından artık çiftliğindeki hayvanları an be an otomasyonla takip eden, aşısını, yemini, ilacını, vitaminini anlık olarak kontrol eden çiftlik sahibinin ineğine gösterdiği özeni gösterebilelim okula giden çocuğumuza.
Ve tam olarak ne yetiştirmek istediğimize karar verelim, sınavları üçer-beşer kazanıp hep en iyi olan ve anne-babasının “eserleriyle/ürünleriyle” (!) gurur duymasını sağlayan çocuklar mı?
Yoksa erdemli, bilgili, kültürlü, ülkesini seven, dünyasını koruyan, başkalarının haklarına saygılı gençler mi?
***
Bilgili Canavarlar, Becerikli Psikopatlar
Birinci ve İkinci Dünya savaşlarını yaşamış ve savaşın dehşetin tam ortasında kalmış bir çocuk yıllar sonra Almanya’da bir liseye müdür olur. Her yeni eğitim-öğretim sezonunun başında öğretmenlere bir mektup gönderir. Mektup şöyledir:
“Bir toplama kampından sağ kurtulanlardan birisiyim. Gözlerim, hiç bir insanın görmemesi gereken şeyleri gördü. İyi eğitilmiş ve yetiştirilmiş mühendislerin inşa ettikleri gaz odaları, iyi yetiştirilmiş doktorların zehirlediği çocuklar, işini iyi bilen hemşirelerin vurduğu iğneler ile ölen bebekler, üniversite ve lise mezunlarının vurup yıktığı insanlar...
Eğitimden bu nedenle kuşku duyuyorum. Sizlerden istediğim şudur; öğrencilerinizin insan olması için çaba harcayın. Çabalarınız, bilgili canavarlar ve becerikli psikopatlar üretmesin. Okuma-yazma, matematik, çocuklarımızın daha fazla insan olmasına yardımcı olursa, ancak o zaman önem taşır...”
İyi insanlar yetiştireceğimiz iyi bir eğitim dönemi diliyorum.