Amerikan Başkanı Joseph Biden'ın, ilk 40 yılı senatörlük, 8 yılı Obama'ya Başkan Yardımcılığı ve son 4 yılı da Başkan olmak yarım asrı geçen siyasî, ilk dönemlerdeki parlak başarılarının tam tersi istikamette, hele de son 2 yıldır sergilemeye başladığı mâtûhiyet, ya da 'demans senil /yaşlılık bunaması' vs. emârelerini göstermesiyle, adaylıktan çekilmesi, Amerikan siyasî tarihinde unutulmayacak isimlerden birisi olarak kalacak traji-komik bir siyasî hadise olarak kalacaktır.
Biden, başında bulunduğu emperial sistemin büyük askerî gücü yüzünden ister istemez önemli sayılan bir kişi olarak, hele de son 2 yıldır, dudaklarda tebessümler oluşturmakla başlayan ve sonunda, rakip ve hasımlarını bile acı acı düşündüren; olmayan bir el ile tokalaşma sahnesi, olmayan koltuğa oturmak istemesi, İtalya'da yapılan NATO liderler toplantısında, gruptan ayrılıp gitmesi karşısında , İtalyan Başbakanı Mss. Giorgia Meloni'nin kolundan çekerek grubun arasına getirmesi vs. öyle sahneler sergiledi ki, görenlere, 'Bu adam, dünyanın en büyük nükleer gücüne sahip devletinin başındaki adam mı?' dedirttiriyordu.
Siyonist haydutlar çetesin İsrail adında bir devlete dönüştürülmesi ve güçlendirilmesinde bütün Amerikan Başkanları'nın 75 yıldır birbirleriyle yarıştıkları biliniyor.. Ama, Gazze Zindanı'ndan 7 Ekim 2023 günü müthiş bir hurûç hareketi gerçekleştiren HAMAS (Hareket'ül-Mukaveme-t'ül İslamiyye) mücahidlerine karşı Biden'ın verdiği tepki benzersizdi.. Çünkü, hemen, pek çok bombardıman uçaklarını da taşıyan iki uçak gemisini Doğu Akdeniz'e getirip, 'Biz buradayız, biriz- birlikteyiz ve gidici de değiliz.. Bu meseleye dışarıdan müdahale eden olursa, onları da bertaraf ederiz.. İsrail yaşayacaktır.. Ve onun hayatta kalmak hakkı uğrunda HER ŞEY'i yapması tabiîdir. Ben, siyonistim, evet bir Katolik Hristiyanım; ama, bu sıfatım, Siyonist olmama engel değildir..' diyor ve Siyonist İsrail rejimi haydutları da, on binlercesi çocuk olmak üzere, savunmasız, 60 bine kadın-erkek Müslüman insanları aç- susuz, ilaçsız, hastanesiz bırakarak, bütün bir Gazze'yi, kendilerini savunmak adına, yerle bir ediyordu.
Dahası, Biden, 'Eğer burada İsrail adına bir devlet kurulmuş olmasaydı bile, biz Batı Dünyası olarak burada böyle bir devleti yine kurardık..' diyecek kadar da pervasız ve açık sözlüydü.
Şimdi, Biden'in yerine Demokratlar'ın Başkan adayı olarak önerdiği 4 yıllık Başkan Yardımcısı (Hind asıllı) Kamala Harris, 5 Kasım günü yapılacak seçimi kazanırsa, -Obama'nın ilk 'siyahî Başkan' olmasından sonra,- 250 yıllık Amerikan tarihinde ilk kez bir kadın, Başkan olacaktır.
Trump bu gelişmeden memnun mu, belli değil.. Nitekim, Biden'ın çekilmesinin hemen ardından Trump, 'Truth Social' isimli platformda, 'Yarın, sahtekâr Joe Biden uyanacak ve bugün yarıştan çekildiğini unutacak.. Taa baştan ülkeye hizmet edemeyeceğini 'Crooked (çarpık) Joe da biliyordu' gibi laflar etti.
*
(Bu arada belirtelim, Biden'ın çekilmesinden sonra, Harris'i desteklediklerini açıklayan ve ikisi de 2'şer dönem başkanlık yapan Clinton ve Obama'nın niye yeniden aday olmadıkları merak konusuydu, ama ABD Anayasası'nın 1951'de yapılan 22. madde düzenlemesindeki, "Hiçbir kimse, Cumhurbaşkanlığı vazifesine iki defadan fazla seçilemez' hükmünün gereğiydi bu durum..
*
Evet, şimdi Demokratlar'ın, bölünmeden, Harris'i destekleyecekleri sanılıyor. Ama, ona da sosyal medyada hemen 'BRAT' sıfatı yapıştırılmış.. 'Kamala.. Şımarık, yaramaz bir velet.. Hindistan cevizi hapı" gibi yakıştırmalar.
*
Bangladeş'te Neler Oluyor?
Geçen hafta boyunca, Bangladeş'te başlayan öğrenci ve halk gösterileri, 100'den fazla ölümle, şimdilik bastırılmış gözüküyor.
'Bangladeş'te neler oldu/oluyor?'u anlamak için, önce, yarım asır öncelere bakmak gerekiyor.
*
Hind Müslümanları, Hindistan'da İngiliz emperyalizmine karşı verilen mücadelenin bayrakdarı idiler.
Bengal dilinin büyük Hindu yazar ve şairi Tagore, 'GORA' isimli romanında, 'Bengal'deki Müslüman köylüler olmasaydı biz ingilizlere karşı niçin ve nasıl ayaklanmamız gerektiğini düşünemezdik..' demişti, özetle..
Ayrıca belirtelim, İngiliz emperyalizmi, Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı ve bütün Müslüman coğrafyalarına musallat olmak isterken, Mahatma Gandhi, 'savaşta İngilizlere yardımcı olurlarsa, Hindistan'ın istiklâli konusunda kendilerine daha mülâyim davranılacağı'nı düşünerek, İngilizlere destek vermiş ve Hindularla Müslüman kitlelerin arasına ciddî bir soğukluk girmişti..
Ve Gandhi'nin dediği gibi de oldu denilebilir. Çünkü, İngiltere 1947'de Hindistan'dan çekilirken, o zaman için 250 milyon civarında olan Müslümanları 3-4 parçaya ayırmıştı.. Doğu'da Bengal Körfezi'nde Doğu Pakistan, 2 bin km uzaklıktaki Batı'da Pencab Vadisi'nde Batı Pakistan olmak üzere, iki ayrı parçadan bir Pakistan İslâm Cumhuriyeti oluşturulmuştu, Hindistan içinde de bir o kadar Müslüman kitle vardı.. Bir de
Yapılan bir referandumla Pakistan'a bağlanmak isteyen Keşmir, zorla Hindistan'a bağlanmıştı.
*
Ve 1970 Nisanı'nda Bengal Körfezi'ni silip süpüren ve yaklaşık 750 bin kadar insanı ve onbinlerce meskeni yutan bir büyük sel felaketi meydana gelmişti.
Hiçbir Hükûmet'in böylesine büyük bir felaketin üstesinden kolayca gelmesi mümkün değildi.. Büyük çaresizlikler, aksaklıklar, yokluklar ve salgınlar yaşanması tabiî idi. İşte o hengâmede Bengalce konuşanların yaşadığı Doğu Pakistan'da Şeyh Muciburrahman liderliğindeki 'Âwamî Lieug' (Halk Birliği) isimli siyasî partinin lideri olan, Batı Pakistan'ın Doğu'ya çare olamayacağını, Bangladeş (Bengallilerin ülkesi) diye ayrı bir devlet kuracaklarını söyleyerek, isyana ve ayrılık bayrağının kaldırdı, 'Mukhti-Bahinî' denilen bir silahlı ayrılık örgütü de iç-savaşı başlattı ve bizim o yıllar 'Mucib'uş-Şeytan' diye andığımız o zatın liderliğindeki korkunç kanlı ayaklanma, 1971'de İndira Gandhi Hindistanı'nın ebeliğinde yeni bir devletin doğuşuyla noktalandı.
*
Nüfusu bugün 190 milyonu aşan bu ülkede, geçen hafta boyunca meydana gelen büyük karışıklıklar sırasında, 100'den fazla göstericinin hayatlarını kaybetmesiyle, buhran yeni bir merhaleye taşındı.
Meselenin zâhirdeki aslı ne mi?
'Devlet kadrolarına alınacak yeni memurların yüzde 30'unun, '1971 Ayaklanması' sırasındaki 'üstün hizmet' görenlerin torunlarına verileceği'ne dair düzenleme..
Yani, bizdeki kamalist-laik kadroların hele de 'tek parti diktatörlüğü' uygulamalarının bengalcesi.. Esasen Şeyh Mucib de kendisine 'Bangabandu' (Bengal halkının atası) adını almamış mıydı?
(Bangladeş konusuna Cuma günü biraz daha eğilelim, inşaallah..)
*