Bizimkilerde hep böyle bir yamulma vardır. En anti-emperyalist olanı bile, eğer kendisine koruma sağlayacağına inanmışsa, en emperyalist olanı yardıma çağırır:
- Gel benim devletimi döv, beni kurtar! der.
En emperyalist olan da kendi yaptıklarından hiç utanmadan gelir, o yamulma şampiyonlarını dinler, “Vah vah, der, çok üzüldüm, sizi anlıyorum.” Sırtlarını sıvazlar bazılarının, “Babanız kahramandı” der kimilerine.
Biri, “Go Home” zamanlarını hatırlayıp, sormaz ona:
- Ebu Gureyb’de ne oldu, utanmıyor musunuz orada olanlardan? Guantanamo işkencelerini ne yaptınız?
Sorulmaz, ayıptır değil mi, emperyaliste emperyalizmin bedellerini sormak?
Bakıyorum, basbayağı ümitlenmişler Joe Biden’ın kendilerini davet etmesinden. Bakıyorum, Biden çıkacak Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ya da Başbakan Davutoğlu’na, orada Erdoğan’ın ve Davutoğlu’nun kulağını çekecek! Ne ümit ne ümit! Patrondan tırpan yiyen basın emekçileri patronu dövemeyince Cumhurbaşkanını dövecek Amerikan sopasıyla. Bunun da gerekçesi hazır: Özgürlükler söz konusu olduğunda milli gurur vs dikkate alınmaz! Hatta kendi ülkenizi dövdürmek gerektiğinde dövmesini istediğiniz odağın mesela terör karşısında hukuk - mukuk dinlemiyor olması da dikkate alınmaz.
Şu Amerikan diplomatik misyonuna bakın siz.
Kimlerle buluşturmuş-konuşturmuş ABD Başkan Yardımcısını?
Türkiye’yi bunlar temsil ediyor değil mi!?
Bir de Cizre’ye hendek kazanlarla buluştursaydı değil mi? Ne de olsa hendek kazmanın mantığını da anlatırlardı Başkan Yardımcısına.
Düşünüyor musunuz, şimdi Biden dinledi o kendi ülke yönetimini jurnal eden vatandaşları, gidecek Amerika’ya, başkan Obama’ya “Ben Türkiye’yi dinledim” diyecek!
- Kimi dinledin?
- Kadri Gürsel’i, Aslı Aydıntaşbaş’ı, Ceyda Karan’ı...
- Helal olsun, aferin sana, sen bütün Türkiye’yi dinlemişsin arkadaş, nasıl başardın bunu?
Şu Amerikan diplomatik misyonuna bakın siz.
Türkiye’yi bildirici akademisyenlerden ibaret sanıyor.
Üstelik, Türkiye gerçeğini de bildirici akademisyenlerin yazdıklarından ibaret sanıyor.
“Devlet Kürtlere ve bölge halklarına katliam uyguluyor, bilinçli sürgün gerçekleştiriyor!”
Amerika bunu mu görecek “Türkiye gerçeği” adına?
Demek ki boşuna değil Amerika’nın İslam coğrafyası dendiğinde çuvallıyor olması.
Demek ki bu yüzden biz Şırnak’ta bir hendekte Amerikan yapımı insansız hava aracının parçalarını buluyoruz.
Demek ki bu yüzden Amerika, “PKK’yı terör örgütü olarak nitelerken onun cellat başlarının yönlendirdiği PYD’ye farklı muamele yapma çelişkisi”ni dengeli politika olarak görebiliyor.
Amerikan diplomatik misyonu, Türkiye halkının teröre lanet okuyan çok çok büyük çoğunluğunu ıskalamayı diplomasi zannediyorsa çıldırmış demektir.
Karne günü PKK okul bombaladı.
Biraz basiret olsaydı Amerikan diplomatik misyonunda, Biden’ı bu okulu bombalanan çocuklardan birisi ile buluştururdu. Ya da hastaneye götürülürken ambulansı kurşunlanan bir Cizreli ile... Ne bileyim ben, PKK terörüne boyun eğmeyip memleketinden göç etmek zorunda kalan Kürtlerle... Eşi Sur’da Kanas’la vurulan bir güvenlik görevlisinin eşi ile, onun babasının cenazesi ardından yaşlı gözlerle bakan bir çocuğu ile...
Amerika çuvalladı bölgede... İşin gerçeği bu. Mülteci meselesinde gıkı çıkıyor mu Amerika’nın? Avrupa, kapıları mülteciler tarafından zorlanınca uyandı ve Türkiye’ye “Bu işi görüşmemiz lazım” çağrısında bulundu. Amerika henüz yok ortada. Mülteci konusunda Amerika’ya hiçbir bedel düşmüyor mu? Suriye’de hem var hem yok. Rusya ile birlikte ne yapıyor belli değil. Rusya Suriye’yi tanzim ediyor, sivil alanları bombalıyor Amerika hem var hem yok!
Biden’la masaya asıl bunlar yatırıldı dün Başbakan’la görüşmesinde.
Nitekim, görüşmeden sonra Biden’la yapılan ortak basın toplantısında Başbakan, diplomatik üslup içerisinde içerde bir gün önceki buluşmalardaki sakatlıklar da dahil, Suriye, Irak ve bölgesel meselelerde Türkiye’nin tavrının çok net anlatıldığını bildirdi. Buna PKK-PYD iç içeliği ve “Sizin ülkenizde bir kasabada hendekler kazılsa ne yapardınız?” sorusu dahil.