Dün milyonlarca öğrenci üniversite yolunda ilk adımını attı. Sınav için okul kapılarında bekleşenlerin ortak duasıydı: ‘Allah yavrularımızın bahtını açık etsin.’
Bahtı açık olmak. Ne güzel bir ifade, ne sade bir dua. Hem teslimiyet, hem beklenti. Bahtınız; kaderiniz, yani sizin için takdir edilen, nasibiniz, talihiniz, sizi bekleyen gelecek.
Hepimizin bir bahtı var kuşkusuz. Bir de bu topraklarda birlikte yaşayan milletin bahtı.
Onu karartmak, üzerine kabuslar çökertmek için gayret edenlere rağmen, milletin bahtı açık, yolu güzel olacak.
Bundan en küçük bir kuşku ve endişe duymadım bugüne kadar.
***
Önünde devasa bir coğrafya var Türkiye’nin. Sorumlulukları, kardeşlikleri, gönül bağları.
Kim ne kadar engel olmaya çalışırsa çalışsın, bunları yerine getirmek, koparılan bağları yeniden kurmak, kardeşlerine, mazlumlara el uzatmak için yola çıktı Türkiye.
Çünkü bahtı böyle yazıldı.
Onun bahtında kardeşlik var. Bunca yıl zulme uğrayan herkesle barışmak, kucaklaşmak ve tarihe yürümek var.
Cesur ve yürekli bir el uzandı bu coğrafyaya. Siyasi sınırları değil, gönül coğrafyasını esas alan, ırkçı, mezhepçi yaklaşımlardan uzak bir el.
Kimse bu elin kardeşleriyle buluşmasına engel olamayacak.
Bu el Suriye’de olacak, Irak’a uzanacak, Bosna’da tarihle buluşacak, Sudan’da, Nijerya’da kardeşlerine koşacak.
Mısır’da gerekirse herkese rağmen mazlumların yanında yumruk olacak.
Hiç kimse, oradan buradan aldığı ihaleler üzerinden, ahlaksızca tetikçilik yapıp, bu milletin bahtına engel olmaya kalkışmasın.
Hiç kimse!
Eğer hala buna cüreti varsa, işte o zaman ağlasın ‘bahtı siyahına’ !
***
Herkesin bahtı bir değil elbette.
Gel de şimdi Ziya Paşa’yı anma:
‘Bî-baht olanın bağına bir katresi düşmez / Bârân yerine dürr ü güher yağsa semâdan’ (Gökten yağmur yerine inci ve mücevher yağsa, bahtsız olanın bahçesine bir damlası düşmez.)
Hele de Yahya Kemal Beyatlı’nın İran üzerine sefere çıkan Yavuz Sultan Selim’i anlatırken yazdıklarını:
‘Hâkan-ı Rûm leşkeri yaklaştığın görüp / İran gerektir ağlasa baht-ı siyâhına’
‘Rum Hakanı’nın (Yavuz’un) askerlerinin yaklaştığını görünce İran kara bahtına ağlasa yeridir’ diyor büyük üstad.
Ya Aşık Mecnuni’nin feryadı : ‘Acep açılmadı baht-ı siyahım / Şu fena mülkünde gam benim için.’ Herhalde günümüz Türkçesine aktarmaya gerek yok.
Bir de bestesi Münir Nureddin Selçuk’a, güftesi Vecdi Bingöl’e ait mahur şarkının ilk sözleri: ‘Âşıka Bağdat sorulmaz ufukları aşar gider / Ümit yolcusu yorulmaz baht izinde koşar gider’
En hoşuma gideni de yeni öğrendim. Kürtler, bir adamdan hayır gelmeyeceği anlamında ‘bi-baht’ ifadesini kullanıyorlar. Yani ‘baht yoktur, hayır gelmez’ anlamında.
Bu seçimler, bahtımızın seçimleri.
‘Bi-baht’ olanlardan yolumuzu ayırma seçimi.
Başı dik, ‘bahtiyar’ insanların yaşadığı bir Türkiye için kritik bir tercih yapacağız önümüzdeki hafta.
Bahtımız açık olsun inşallah.