Türkiye yeni yıla ve hatta yeni yüzyıla, İstanbul Galata Köprüsü'nde düzenlenen ve dünya basınında da geniş yankı bulan "Şehitlerimize Rahmet, Filistin'e Destek, İsrail'e Lanet" yürüyüşüyle girdi.
Yürüyüşün bütün güzellikleri ekranlara, sosyal mecralara yansıdı. Sabah namazı sonrasında gerçekleştirilen bu yürüyüşün güzelliklerini yazmaya kalksak bitiremeyiz. Zira her yönüyle gurur verici bir tablo bütünlüğüydü.
Biz biraz da bu yürüyüşe ürkerek "eyvah!" diye bakanların penceresinden bakalım ve onların gördüğünü yazalım. Yazalım ki biz de bu bakışın gördüğünü hayatımıza yansıtalım.
Muvazzaf bir soytarının Kelime-i Tevhit sancağını taşıyan birine Hilafet Sancağı taşıyamazsın diyerek yumruk atması gündeme düşmemesi gereken bir ayrıntıydı.
Bu ayrıntıyı bir yığın halinde kullanıyorlar. Aldanmayalım!
"Büyük fotoğrafa çok yaklaşanlar ya da belki ondan uzaklaşanlar" ayrıntılara takılıp gözünü tablonun kıyısında köşesinde yer alan ufak bir noktaya çevirmekle enerjisini tüketir!
Doğal olarak enerjisini ruhun teyakkuzlarına imkân vermekte değil de istikrarsız ve bağlantısız noktalarda harcayarak direncini azaltır, enerjisini boşa tüketir.
Küçük bir ayrıntının etrafında dönüp dolaşalım istiyorlar. Kısmen başarmış durumdalar.
Bu yürüyüşün etkisinin sürdürülebilmesi için onu şu zaviyeden okumak icap eder:
-Filistin kırmızı çizgimizdir,
-Devlet erkânı ve cumhur tek yürektir,
-15 Temmuz dayanışması devam ediyor,
-Bu ülke insanı insanlıktan uzaklaşmayacaktır,
-Fuhşiyatın ve Kemalizmin egemen olduğu değil de üzerine bereket yağanların yüzyılı başlıyor.
İşte onlar, bu yürüyüşü böyle okumamızı istemedikleri için bizim ayrıntılarda boğulmamızı istiyorlar.
Dünyada büyük olaylar oluyor. Düşmanlarımız gelişen dünyanın araç ve gereçlerini küresel hedefler istikametinde, strateji ve sosyal psikoloji ilimleriyle harmanlayıp Filistin'de silah gücünü, Türkiye'de ise ifsat gücünü kullanarak bizi parçalayıp güçten düşürmek istiyorlar.
Bunun için de her mecrada farklı yöntemler deniyorlar.
Fatih Altaylı'nın meşhur etmeye çalıştığı tarihçi Safa Gürkan, tahrip etkisi oluşturmak adına necip Türk milletinin mazisini tahrif etmeye çalışıyor mesela.
"Osmanlılar sonradan görmedir. Osmanlının Oğuzlardan geldiği falan yok. At hırsızı hepsi. Sonradan uydurma şeyler bunlar. Osmanlı vasatın da vasatı bir devlet.
Moğollardan kaçanlar Söğütte sıkışmış buluşmuşlar. Ben Osmanlıyı metrobüste sıkışan ve Beylikdüzü'nde buluşan insanlar gibi düşünüyorum. Söğüt bir Beylikdüzü'dür.
Dolayısıyla Osmanlı bir Beylikdüzü İmparatorluğudur." Bu sözlerin sahibi kendisi.
Bu arkadaş tarih dersine giriyor ve gençliğin zihnini iğdiş etmeye çalışıyor, patolojik ikizi ise medya yordamıyla tahrip gücünü kullanıyor.
Bu nevi tahrip ve tahrif girişimlerinin çoğalması, emin olun, Filistin yürüyüşünün şeytanların üzerinde oluşturduğu paniktir. Biliyoruz, Gürkan'ın konuşması daha öncedir lakin emsal niteliğindedir.
Hakeza, Batı diye övündükleri ülkelerin futbol takımları yıllardır Suud'da maç yapıyor ve kriz yaşanmıyor. Ancak bizim iki futbol kulübümüz Suud'da maç yapmaya gidiyor ne hikmetse kriz yaşanıyor.
Kurgu yöntemiyle kriz çıkarılmaya çalışılıyor; Suud hükümeti bile şaşırmış durumda.
Oyun oynamaya gidiyorlar; Atatürk'ü oyunlarına alet ediyorlar.
Çoğunluğun desteğini alamadıklarını fark edince; futbolu siyasete alet etmeyin diyorlar.
Bunlar sadece ufak örnekler.
"Türkün dini, şeriatı, uleması kılıçtan geçirilmiştir. Türk milleti, bu kahpelikleri unutursa, dünyanın en aşağılık milletidir." diyen büyük İslam âlimi ve Osmanlı Şeyhülislamlarından Mustafa Sabri Efendinin uyarısını dikkate alanların yürüyüşünü gördüler.
Biraz daha fazla bilenerek karşımıza çıkacaklar. Verdiğimiz küçük örnekleri çoğaltmaya, büyütmeye çalışacaklar.
Biz de kendi dar alanımızda, etrafa yumruk sallayarak değil de yeni yüzyıla girerken gösterdiğimiz dayanışmayı istikrarlı şekilde büyüterek şahsiyetimizi ve duruşumuzu inşa etmeliyiz.
Bu millet, iki kıblesini de güzergâhına alarak coğrafyasını secdegâh bellemiştir.
Secde yerimizde umarsızca tepinenlerin toynaklarını kırmak borcumuzdur!