AK Parti’nin seçim beyannamesi önce bir ‘Gelecek Vizyonu’ çiziyor; sonra ‘Yerli ve Milli’ kaynaklarla yeni bir Türkiye inşasını işaret ediyor.
Beyannamede önce 16 yılda ‘yapılanlar’ hatırlatılıyor, ardından ‘yapılacaklar’ sıralanıyor.
Böylece ‘güven’ duygusuna hitap ediliyor. ‘Yaparsa yine AK Parti yapar’ sloganı da bunu destekler mahiyette.
Yeni dönem üç ayak üzerine kuruluyor: Güçlü Meclis, güçlü hükümet ve bağımsız/tarafsız yargı.
Beyannamede en geniş bölüm ‘insan ve toplum’ başlığına ayrılmış. Altında ‘göç’ alt başlığı dikkat çekiyor. Türkiye, toplamda 4.5 milyon sığınmacı-göçmen nüfusuna yönelik politikaları geliştirmeye başlayacak.
İkinci en geniş bölüm de ekonominin.
Büyüme, istihdam ve istikrar hedefi korunurken, cari açık, enflasyon ve faizle ‘mücadele’ mesajları da veriliyor. Ancak bunun ‘kapalı, korumacı ekonomi’ anlamına gelmediği de özellikle vurgulanıyor.
Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek ve Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya’nın pazartesi günü İstanbul’da, Salı günü de Londra'da finans kuruluşları temsilcileri ve yatırımcılarla toplantı yapacak olmasını buradan okumak gerekiyor.
***
Üçüncü geniş alan da ekonomiden çok bağımsız değil: Stratejik sektörler ve yenilikçi üretim.
Bilim, teknoloji, dijitalleşme, araştırma-geliştirme, savunma ve uzay sanayi, enerji ve gıda da ‘stratejik sektörler’ olarak belirlendi.
Bu, Türkiye’nin eğitim sistemine yönelik yeni değişikliklerin de habercisi.
Ama bugün petrol ve altından daha değerli bir ‘kaynak’ var: Bilgi…
Bilimsel temeller ve patentler üzerine inşa edilen teknolojik ürünlerin kilogram değeri altından çok daha yüksek.
Akıl teriyle yapılan madencilik daha çok kazandırıyor.
Ve bunun için gereken kaynak Türkiye’de var.
Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Prof. Davut Kavranoğlu’nun Özyeğin Üniversitesi’nde verdiği bir konferansı izledim. YouTube’dan bulup izleyin.
Bilim ve teknolojideki ‘kurumsal harita’nın karmaşıklığı, yapılanmanın ‘bilim ve teknoloji geliştirmeme’ üzerine kurulduğunu fark edeceksiniz!
Eğitimde de çok farklı değil.
Hep söylerim;
Yabancı dille eğitim veren okullarda, hazırlık sınıfında ‘1 yılda’ yabancı dil öğretilirken, 12 yıllık eğitim sistemi boyunca neden öğretilemez?
Ancak, öğretilmek istenmiyorsa öğretilemez!..
Bunların değişeceğine dair güçlü mesajlar bence en önemli vaatlerdir.
S. Arabistan’la medya işbirliği
Önceki akşam Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü’nün düzenlediği ‘Türkiye-Suudi Arabistan Medya Buluşması’nda Suudi gazeteciler bir araya geldik. Ankara’da iyi tanınan diplomatlardan biri olan S. Arabistan Büyükelçisi Velid bin Abdulkerim el-Hireyci ile birlikte konuşmacı olduğumuz panel çok öğreticiydi. Büyükelçi’nin “Türkiye güçlüyse bu Suudi Arabistan’ın gücüdür, Suudi Arabistan güçlüyse bu Türkiye’nin gücüdür” sözü, iki ülkenin ortak arzusunu ifade ediyor.
İki ülkenin ‘iletişim kurumları arasındaki iletişimsizliği’ konuştuk.
Büyükelçi, “Türkiye'de, kiralık kalemleri de kullanarak iki ülke arasındaki ilişkileri baltalama girişimlerinden” söz edince, itiraz ettim. Böyle ağır bir ithamın kabul edilemez olduğunu söyledim ve reddettim.
Büyükelçi de tavzihte bulunarak, maksadı aşan bir genelleme yapmak istemediğini, aksine Türk medyasında ülkesine yönelik desteğin de, gerçek bilgilere dayalı eleştirilerin de kendileri için çok değerli olduğunu söyledi.
İki ülke medyası arasındaki iletişim ihtiyacını bir kez daha yaşayarak gördük.
Ancak hem değerli meslek büyüğümüz Genel Müdür Mehmet Akarca, hem de Büyükelçi El Hireyci, Türkiye-Suudi Arabistan arasındaki medya ilişkilerinde yeni bir dönemi başlattı.
Bu iki Müslüman ülke için çok gecikmiş olsa da çok önemli bir adım.