Hatırlayacak olursanız Türkiye, Barış Pınarı harekatına hazırlık yaparken CHP 28 Eylül 2019 da İstanbul'da bir Suriye konferansı yaptı ve konferans sonunda Türkiye'nin bölgedeki askeri varlığını azaltmasını talep etti.
Suriye rejiminin sözcüsü gibi hareket etti.
Şimdi o role küçük ortağı da eşlik etmiş görünüyor.
Başkan Erdoğan'ı eleştirdiği Suriyeliler konusunun ve geri kabul anlaşmasının mimarlarından biriyle altılı masada birlikte oturuyor olmasına rağmen, mesela geri kabul anlaşmasının sorumluluğunu tek başına Erdoğan'a yüklüyor.
Sonra rakamlar üzerinden yine Erdoğan'a yüklenerek, sanki devletin kasasına giriyormuş gibi, 'Sayın Erdoğan ise, bu anlaşmayı imzalayarak; hem, ucube sistemine, Avrupa'dan sınırsız kredi sağlamış, hem de şu ana kadar, Avrupa Birliği'nden, 9 buçuk milyar Euro yardım almıştır.' diyor.
Oysa kendisi de bal gibi biliyor ki, Türkiye AB'den yardım almak için göçmen kabul etmemiştir. Konuyu göçmen kabul ettiği dönemde sorumlu mevkide olan ve altılı masada birlikte oturduğu şerikine sorabilir!
Türkiye geri kabul anlaşmasıyla mali sorumluluğun bir kısmını AB'ye yüklemeyi başarmıştır! Geri kabul anlaşmasının belki de en faydalı kısmı bu kısım olmuştur.
Bunu asıl söylemesi gereken eski başbakan altılı masadadır ve sessizliğini korumaktadır!
Ayrıca gelen miktar 6 milyar avrodur tamamıyla Suriyelilere ulaştırılmıştır, devletin kasasına girmemiştir. AB tarafından, 2021/2024 dönemi için 3 milyar daha yardım öngörülmüştür.
Hani, 'Türk vatandaşı sıkıntı çekerken Suriyeli ücretsiz hizmet alıyor' diye yaygara koparılıyor ya işte o hizmet bedeli bu fondur. Hükümetin herhangi bir yardım alması söz konusu değildir.
FRIT olarak adlandırılan bu kaynak doğrudan Suriyelilere gitmektedir.
Hadi bu iddiaların hepsini siyasi eleştiri olarak kabul edelim. Peki, Akşener'in "Beşşar Esad, kapsamlı bir af çıkartıp, sığınmacılara, 'Ülkenize dönün' diyor. Ama Sayın Erdoğan, 'Durun daha karpuz kesecektik, durun daha vatandaşlık verecektik' diyerek, buna engel oluyor. Yani şu anda, sığınmacıların dönmesini istemeyen ve bunu engelleyen, tek bir kişi var; O da bizzat Sayın Erdoğan." sözlerine ne demeli?
Üslup, seviye, gerçeklik yerlerde sürünüyor!
Ülkesine dönmek isterken engel olunan bir tek Suriyeli gösterebilir mi Akşener ve şürekası?
Gösteremezler.
Çünkü bu güne kadar 500 binin üzerinde Suriyeli Türkiye'nin terörden arındırdığı bölgelere geri dönmüştür.
Bir milyon için de hazırlık yapılmaktadır.
Ama Akşener ve şürekası dönenlerin Beşar dediği Beşşar'ın egemen olduğu bölgeye dönmediklerini; Beşşar'ın bölgesine de tüm af ilanlarına rağmen dönüş olmadığını ya bilmiyorlar ya da doğrudan Beşşar'ın tuzağına düşüyorlar.
Çünkü Beşşar Esed'in zaman zaman yayınladığı af kararnameleri Türkiye'ye karşı Akşener gibileri safına çekme tuzağıdır.
Bu psikolojik bir harptir. Maalesef CHP de İP de bu tuzağa gönüllü olarak düşmektedirler.
Akşener'in kapsamlı af dediği af kararnameleri birkaç paragraftan oluşmaktadır.
İlk af ilanı 12 Mart 2021 de yapıldı. 2 Mayıs 2021'de ayrı bir af ilanı yapıldı.
Kimse rağbet etmedi. İnanıp dönenlerin akıbetleri ise bilinmiyor!
25 Ocak 2022 tarihli genel af ilanıyla yurt içindeki ve dışındaki kaçaklara yönelik bir af ilanı daha yaptı.
En son af ilanı ise 30 Nisan 2022 tarihli.
Ama bu ilanların tamamı birkaç cümlelik kararnamelerden ibaretti. Kapsam diye bir şey yoktu. Hedef muhalifleri ele geçirmekten ibaret.
İşte size Akşener'in kapsamlı af dediği son kararnamenin metni:
"1949 yılı 148 sayılı yasama kararnamesiyle çıkan ceza kanunu ve 2012 yılında çıkan 19 sayılı terörle mücadele kanununda belirtilen ölümle neticelenenler hariç, 30 Nisan 2022 tarihinden önce Suriyeliler tarafından işlenen terör suçlarına genel af uygulanacaktır.
Bu af, zarar görenlerin ve şahsi hak iddia edenlerin ilgili sivil mahkemelerde dava açmalarını etkilemez.
Bu yasama kararnamesi resmi gazetede yayınlanır ve yayını tarihinde yürürlüğe girer."
Kararname bu kadar.
Ölümle neticelenenler dışında tüm terör suçlarını affediyor. Kapsamlı görünüyor.
Oysa ölümden kaçanların terör kanunuyla bir ilgisi yok. Bu kararnameye inanıp dönenler terör suçundan değil bu kez başka ithamlarla karşı karşıya kalıyorlar.
O yüzden de Suriyeliler bu genel af ilanlarına inanmıyor güvenmiyor ve dönmüyor.
Dönenleri engelleyen de yok.
Hadi farzı muhal diyelim ki Türkiye Akşener'in iftirasında olduğu gibi dönenleri engelliyor
Peki, rejimin egemen olduğu bölgelerden kaçmış ve mesela İdlib'e sığınmış ve zor şartlarda yaşayan 3 milyon Suriyeli bu genel affa neden iltifat etmiyor?
Neden Şam'daki Hama'daki Humus'daki Lazikiye'deki evlerine dönmüyorlar?
Çünkü bu af ilanlarının rejimin bir tuzağı olduğunu yaşayarak görerek biliyorlar. O yüzden dönmüyorlar.
Başkan Erdoğan da gitmek isteyen kimseye engel olmuyor ama 'göndermeyiz' derken rejimin tuzağını bildiği için, 'onları ölüme göndermeyiz' demek istiyor.