Protein, Glüten, General Motors, Kalori, Taş Devri, Kan grubu diyeti ve daha ne diyetler gördük. İnsanın fiziksel görüntüsü ve buna neden olan beslenme şeklini sorgulaması yeni bir durum değil. M.Ö. 2500 yıllarında Babil’de bulunan taş tabletler, sağlıklı yaşam için beslenme bilgileri içermekte. Anlayacağınız insanlık var olduğu günden beri en doğru beslenme şeklinin formülünü arıyor.
Dengeli beslenmeyi öneren bilim adamları, filozoflar yüzyıllardır var. Ama tarihte bir çok doktor da, “dengeli beslenmeye” ters “tek tip beslenme” diyetlerini savunmuştur. Sayısız diyet şekilleri hayatımıza girdi. Hatta içlerinden bazıları insanları hasta ettti. Netice olarak bazılarımız hala tek tip beslenmeden medet ummaya çalışırken, bazılarımız da kendi bedenini dinlemeyi, dengeli beslenmeyi tercih ediyor. Peki son dönemde en çok konuşulan beslenme trendleri neler? Rafine şekere alternatif beslenme biçimine bayraktarlık yaptığımı, sağır sultan bile duymuştur. Fakat diğerlerini ilk kez konuşacağız. Siz yine de her yeni bilginin doğruluğunu teyit edin. Bunu yaparken itibarlı üniversite ve enstitülerin kaynaklarına bakın. Ve bunları uygularken vücudunuzu dinlemeyi ihmal etmeyin.
1- Kolajen için kemik suyu
Burada bahsi geçen eti üzerinden tamamen sıyrılmış, kıkırdağı, iliği olan kemik. Çünkü kemik suyu ve et suyunun yapısı birbirinden farklı. Yaş ilerledikçe,özellikle de kırk yaş sonrası kolajen eksikliğinden dolayı cilt ve eklem sorunları başlamakta. Kemik suyu içmek bugünkü gibi bilimsel olarak bilinmese de, aslında eski bir gelenek. Artık biliyoruz ki kolajen ihtiyacını karşılayabileceğimiz doğal beslenme şekli kemik suyunu düzenli tüketmek. Kemik suyu satmak da yeni bir trend. New York’da Broth Bar ve Picnik gibi kemik suyu kafeler bu hizmeti veriyor ve onu gençlik iksiri olarak pazarlanıyor. Kemik suyu insan vücudundaki kolajen üretiminin arttırılmasına, bağırsak sağlığının korunmasına ve dolayısıyla birçok otoimmün hastalıkların oluşumuna engel olarak, eklem dokularının onarılmasında ve ağrılarının giderilmesinde etkili. Kemik suyu içinde bulunan kalsiyum, sülfür, magnezyum ve fosfor gibi mineraller ve diğer bileşikler vücut sağlığı için gerçek bir şifa. Dikkat etmeniz gereken kullanılan kemiğin ne kadar sağlıklı olduğu? Elinizde yüzde yüz sağlıklı bir kemik olduğunu düşünüyorsanız kolajeninden faydanlanmak için onu en az 5-6 saat kaynatmanız gerekiyor. Bu şekilde uzun süre, kıkırdağı ile birlikte kaynayan kemik suyunda da kolajen, glutamin, prolin, glisin gibi çok kıymetli bileşen ve aminoasitlerin açığa çıkıyor. Bu şifa kaynağını çay bardağı hacminde küçük kaplara bölüştürüp, dolapta muhafaza edin. Jöle kıvamına gelen et suyunu her gün, tercihen sabah aç karnına düzenli olarak tüketin.
2- Alternatif şeker kaynakları
Şeker; bitki, meyve ve karbonhidratlarda doğal olarak bulunan bir besin maddesidir. Rafine şeker ise kaynağı genellikle şeker pancarı veya şeker kamışı olan, işlenerek elde edilen yapay bir madde. Biz ona kristalize şeker diyoruz. Rafine şeker, gıda değil. Sağlığa zararı kanıtlanmış, diyabetin en önemli nedeni. Bugün rafine şekerin hızlı yaşlandırdığı, kalp ve böbrek hastalıklarına yol açtığı kanıtlamıştır. Unutkanlık, dikkat dağınıklığı, uyku hali, karaciğerde yağlanma, en önemlisi de beyin ve sinir hücrelerinde tahribat yapması, bilinçli beslenmek isteyenlerin ondan uzaklaşması için yeterli. Peki ama tatlı sevdamız ne olacak?
Öncelikle rafine şekere alternatif ne kullanırsanız kullanın miktarını az tutmalısınız. Şeker, vücutta glikojen ya da yağ olarak depolanıyor veya glikoz olarak kan yoluyla hücrelerde kullanılmak üzere dağıtılıyor. Uzmanlar, hangi türden şeker olursa olsun aldığımız şeker miktarının toplam gıdadan aldığımız enerjinin yüzde 10’undan fazlasını oluşturmaması gerektiğini söylüyor. Tabi bu doğal şeker için geçerli. Yerine bal, agave şurubu, akçaağaç şurubu, stevia bitkisi, hindistancevizi ve hurma şekeri doğal alternatifler. Son dönem rafine şekere alternatif en önemli ürün ise bize oldukça yabancı ve hiç kalori içermeyen monk meyvesi özütü.
3- Klorofil suyu
Anti-aging etkisi olan gençlik iksiri klorofil. Bitkileri yeşil yapan bir pigment olan klorofil yeşil sebzelerde bulunmakta. Bitkinin bu yeşil özü insan kanına benzer bir yapıya sahip. Metabolizmayı güçlendiren, hastalıklarla savaşan hücrelerin üretimini arttıran, A, C ve E vitaminiyle yüklü olan klorofil suyu her gün düzenli olarak içildiğinde kanın temizlenmesini sağlıyor. Klorofil deposu olan çimen suyu yıllar önce bir hayli gündemdeydi. Ancak bir türlü yaygın bir alışkanlık olamadı. Tüm yeşil bitkilerde klorofil bulunuyor. Ancak, buğday çimeni suyu gerçek bir bomba; bir kahve fincanı buğday çimeni suyunda ortalama 2 kg yeşil sebzedeki vitamin ve enzimler bulunuyor.
Yeşillik tüketmek kandaki oksijenin artmasına, ağır metallerin atımına yarıyor ve kanserojen birikimini engelliyor. Her gün bir kahve fincanı çimen veya bir bardak kabuklu salatalık, ıspanak, pazı gibi koyu yeşilliğin suyunu bekletmeden içmek yeterli. Çimen yetiştirmek isterseniz, bir avuç buğday ve toprağı karıştırıp kapaklı bir kaba alın. Kapakta delikler açın. İçini su doldurun ve süzün. İki gün sonra filizlenen buğday karışımını uygun bir yayvan kaba toprak üzerine yayın. Üzerini nemli bir kağıt havluyla kapatın. İki gün sonra havluyu atın. Hızla büyüyen çimenlerin yemyeşil olduğunu göreceksiniz. Uzayan çimenleri tepesinden keserek, özel mini sıkma makinasında sıkın. Biraz eziyetli gibi ama o bir gençli iksiri. Sakın fazla da içmeyin, oksijenden dolayı baş dönmesi yapar.
4- Bakliyatları fermente etmek
Bakliyatları fermente etmek son yılların en büyük trendi. Ancak sağlık konusundaki etkisi hiç de yabana atılacak gibi değil. Tüm tohumların dışında bulunan fikrit asitin önemli bir bölümünden kurtulma yöntemi. Bakliyatlar minarelerle doludur ve çok sağlıklıdır. Ancak tüm bakliyatları zırh gibi koruyan kabuğunda biriken fikrit asit, sindirimi zorlar ve bakliyattaki demir, çinko gibi önemli elementlerin emilimini azaltır. Peki ne yapmalıyız? Bundan böyle onları fermante ederek tüketmeyi denemeliyiz. Fermente sürecinde laktik asit üreten bakteri ile mayalanan bakliyatta enzim aktivasyonu oluyor. Bu da sindirimi kolaylaştırıp, enzimlerin daha rahat emilimine yol açıyor. Akşamdan suya salınan nohut, fasulye, bu zaten hepimizin yaptığı bir uygulama. Peki fermente için sonrasında neler yapmamız gerekiyor? Bir gece duru suda bekleyen bakliyatı süzüp içine bir bardak peynir altı suyu ilavesiyle tekrar suyun içine bırakmalıyız. Bu şekilde en az 48 saat buzdolabında bekleyen bakliyatları bu işlemden sonra kullanmak gerekiyor.
5- Filizlendirmek
Filizlenen bakliyat tüketimi Azteklerin, Çinlilerin, Kuzey Amerikalıların başvurduğu çok eski bir yöntem. Bilimsel olarak bir baklagilin içerisinde bulunan vitamin ve mineraller çimlendirildiğinde tam sekizyüz kat artıyor. Buğday, mercimek, kinoa, susam, maş fasulyesi, ayçekirdeği, maş fasulyesi, yabani pirinç gibi aklınıza gelen bakliyat veya tüm tahıllar kolayca filizlendirilebilir. İlk kural tohumların atalık ve doğal olması. Bir avuç tohumu ıslatıp 24 saat kapağı kapalı kavanozda tutun. Sonra kapağını açıp, yerine tülbent sarın ve 12 saat boyunca ters çevrili şekilde hafif su eklediğiniz bir tepside işlemi devam ettirin. Filizlendirmenin hava alan, direk güneş ışığı görmeyen, aydınlık bir ortamda yapılmalı. İyice filizlenen bu tohumları salatalara ekerek tüketebilirsiniz.