Fikret Orman yönetiminin işi zor. Hem kulübün mali yapısını toparlayacak, hem UEFA ve tüm Avrupalının bir kenarına not ettiği “Ödemelerde güvenilmez kulüp” damgasını silecek.
Tepkilerin biçiminden anlaşılmakta ki taraftar içinde bulunulan durumdan Orman yönetimini sorumlu tutmuyor.
Tepki Demirören yönetimlerine...
Orman’ın en büyük destekçisi, ona şu aşamada duyulan güven. Kulübün adını aklayacak çalışmalarında destek göreceği kesin.
Ne var ki düşünce ve duyguları hızlı değişen ve çabuk başarı bekleyen sabırsız bir toplumuz. Taraftarın önemli bir kısmı her şeye karşın sahadaki başarıyı da bekleyecek, isteyecektir. Göremediğinde de huzursuzlaşacak ve maraza çıkaranlar olacaktır.
Orman’ı bir yılgınlığa götürecek tehlikeden koruyacak olan, sahada gelecek için de olsa bir ışık görülmesidir.
Futbolcu yatırımları bu nedenle çok önemlidir.
Tüm taraftar Beşiktaş’ın maddi durumu nedeniyle iddialı bir transfer dönemi geçiremeyeceğini görmeli ve isteklerini buna göre yapmalı, hataya sürükleyecek bir baskı oluşturmamalıdır.
Sosyal medyadaki görüşleri izliyorum. Duruma ‘anlayışla’ bakanlar kadar, ‘anlıyorum ama gene de...’ vurgusu yaparak umut yeşertecek yatırımlar bekleyenler de epeyce var.
Söz gelimi kimisi Samet Aybaba seçimini soluksuz buluyor. Şu sırada daha hocaya ısınamamışlar çok! Kimisi ünlü oyuncuların bırakılmasından ve bırakılacak olmasından rahatsız.
Hocanın tutumu, yönetimin önünde kalkan olmalı, rahat çalışmasını sağlamalıdır. Taraftar Yönetimin zorunlu olarak girdiği yolu bir küçülme değil, gelecekte daha büyük olmanın yatırımı olarak görmelidir.
Süleyman Seba geldiğinde böyle yapmıştı. Yeni, ancak geleceğe umutla baktıran bir kuşağa yönelmişti. Ziya, Rıza, Fikret, Metin, Ali, Feyyaz, Gökhan... Onlar Beşiktaş’a başlarken isimsizdiler, ama zaman içinde futbolumuzun yıldızları oldular.
Beşiktaş’ın kurtuluşu bu tür bir yatırım yapabilmesindedir.
İyi hoca, başarıyı, geleceği olan adamları önceden görerek, denenmemişleri kendi görüşünde birleştirip, onlardan yüksek verim alarak takım oluşturandır.
Samet Aybaba çok önemli bir görevdedir şimdi. Beşiktaş’ı kurtarması kendini de kurtarması olacaktır. Yoksa o da biter.
Acı reçete Egemen
Beşiktaş’ta önceki yönetimin bıraktığı virüsün açtığı yeni bir yaranın acısını çekmeye başladı.
Egemen gitti.
Bir yıl önce 50 maç oynamış, takımın üstün verimde sürekliliği olan en önde gelen oyuncusunu yitirmek az acı değil.
Ayrılığın ana nedeni, önceki yönetimin kulübü parasal batağa sürüklemesi ve yeni yönetimin buna kısa zamanda çözüm üretemeyişi. Oyuncuya kimse kızmasın. Onun muhatabı kulüp. Kulüp bir yıl önce ödemesi gereken parayı ödememiş. Şimdi bu yetmiyor, “gelecek yıl sana daha az ödeyelim” önerisini yapıyor!
E adamın pazarlık gücü var. Başka büyük kulüpler “Bana gel, istediğin parayı al” demiş...
Yaş otuzu geçmiş...
Maceraya gerek yok.
Egemen kendisi için doğrusunu yaptı.
Beşiktaşlı, Demirören yönetimin sürüklediği bataktan çıkılana değin bu tür acıları çekecek. Fenerbahçe, Galatasaray yukarı doğru hamle üzerine hamle yaparken Beşiktaş elindeki güçten kayıplara uğrayacak.
Çözüm için heyecanlara değil akla öncelik tanımak gerek. Ya borca borç katıp bataklığı büyüteceksiniz, ya bir süre sporsal başarıdan uzak kalmaya katlanıp bataklığı kurutacaksınız.
Beşiktaşlı yarasına tuz basıp, tekmeye kafa uzatan görevdeki yönetimi desteklemeli. Onlar yılıp giderse işler iyice sarpa sarar.
BIKTIK USANDIK
Futbolu yorumlamak için, yalnızca kurallarını bilmek, oynamış olmak ve sürekli izlemek yetmez. Onların yanı sıra görüş gücü, gözlem yeteneği, düşünme becerisi, toplumsal değerlere saygı sahibi olmak; izleyenlerin yerine kendini koyabilmeyi ve ille de dili çok iyi bilmek gerekir. Bunları bilmeyen ve bilinmesi gereğini önemsemeyenler var. Onlardan bıktık usandık.