Beşiktaş için her maçta hedef üç puan olur, ama dünkü üç puan hedefi ayrı bir değer taşımaktaydı. Maç kazanmanın üç puandan öte kazandıracakları vardı çünkü. Beşiktaş, artık büyüklük iddiası kırılmış bir takım sayılıyordu. Buna tepkisi vardı teknik adamın. Oyuncularının da aynı tepkiyi koymasını, koşarak, birlikte düşünüp, birlikte hareket ederek bunu yaşama geçirmesini istiyordu. Bir takım bütünlüğü kazanmalıydı Beşiktaş. Kadrodaki bireysel eksikleri örtecek tek etkili yol, özgüveni yüksek bir takım olmaktı.
Takım yeni sayılıyordu, ancak ilk onbirinde üç yeni oyuncu vardı! Biri ilginçti. 1993 doğumlu Hasan Türk, henüz kulübün resmi sitesindeki Beşiktaş kadrosuna bile gösterilmiyorken, Samet Aybaba onu ilk onbire yazmıştı. İBB oyun ilkeleri oturmuş, uyumlu bir kadro idi. Belirgin özelliği, sahasında bekleyip, fırsatını bulduğunda öne patlamaktı.
Beşiktaş 20 dakika kadar topu kendinde tuttu. 12 ve 15.dakikalarda Almeida ve Mustafa ile fırsat buldu, ama ikisinin de topa dokunma zamanlamaları yetersiz kaldı.
Kadro darlığı yetmiyor gibi 18’de Veli sakatlanıp yerini Necip’e bıraktı. Ve orta alan etkinliği hemen İBB’ye geçti. Beşiktaş hücuma organize çıkamadı, önde çoğalma sıkıntısı çekti. İBB’nin kontratak becerisinin yarattığı çekingenlikten olacak, Hilbert ve Uğur ilk yarıda kanatlardan inemediler... Beşiktaş arayan değil, arayanı bekleyen takım kimliğine girdi. Bunu en iyi belgeleyen, şut istatistiği idi. İBB 8 şut atıp ikisini çerçeveye tuttururken Beşiktaş’ın tek şutu yoktu!
Belki de soyunma odası telkinlerinin etkisiyle Beşiktaş ikinci yarı başında biraz öne çıkıp çerçeveye giden üç şut attı. Beşiktaş kendine güvenmeyen bir takım değildi aslında. Güvensizdi ve özellikle orta alan gücü kıttı. Hasan-Veli durumu idare etti. Hasan-Necip ikilisi çok yetersizdi. Genç Hasan güveni yerinde, ancak işe sahip çıkacak çizgide bir oyuncu değil. Orta alan oyuncusunun yaşı küçük olsa da futbol olgunluğu yerinde olmalı. Aybaba göbekte en son Necip-Oğuzhan ikilisini denedi. Ve Beşiktaş’ın maçın tümünde yapması gerekeni son yirmi dakikada yapabildiğini gördük. Yenik durumda iken, bekleri de öne çıkarmaktan çekinmediler ve topluca önde basmaya başladılar. Bu Beşiktaş, hücum karakteri taşıyan, en etkili Beşiktaş’tı. Ve aradığı golü bununla buldu.