Beşiktaş’ın Ordu maçı için söylenecek ne var? Uzun süredir Aybaba’nın taktik tercihlerini eleştiriyorum. Yine onu örnekleyen bir maç. İlk yarı karşılıklı 5’er gol girişimi var. Düşme hattına yerleşen, gereken üretkenlikten uzak olan Ordu karşısında bile maça hakim olamamış Beşiktaş. Dk. 49’da Oğuzhan oyuna girmiş, Beşiktaş bu andan sonra 9 gol girişimi üretmiş, kalesinde ise sadece 3 gol girişimi görmüş.
Neden acaba? Takım dizilişi topu ayağında tutmaya, maçı daha çok rakip alanda oynamaya uygun hale gelmiş olmasın yoksa? Aynı şeyleri yazıp durmak gerçekten sıkıcı olmaya başladı. İlk yarı rakibe önlem olarak Pektemek’i solda oynatıp Olcay’ı sol içe çekmek nereden çıktı? Aybaba sahiden de bu takımın “küme düşmemeye oynayacak” bir yapıda olduğuna inanıyor galiba. Sözleri çok eleştirildi, ekleyecek pek bir şey yok: Beşiktaş’ın başındaki teknik adam kimsenin ciddiye almadığı böyle bir gerekçeye sığınıp Beşiktaş’ı şampiyonluk adayı yaptım diye övünemez.
Ordu maçında sahadakinden daha dramatik bir tabloyu ise Numaralı’da gördük. Akıl alacak iş değil. Yönetim onarıcı adımlar attı, istifa ve açıklamalar geldi. Ama yönetimin bu krizi yönetmeye çalışmaktan çok daha öncelikli bir işi var: Beşiktaş’ın geleceği için ne düşündüğünü tam bir açıklıkla ortaya koymak. Mayıs-Haziran döneminde alınacak kararlar Beşiktaş’ın geleceği için büyük önem taşıyor. Fikret Orman için şapkayı önüne koyup çok iyi düşünme zamanı geldi de geçiyor bile.
Hep söylüyorum: Bir yönetimin asli işlerini iyi yapması o yönetimi kendiliğinden iyi kılmaz. Beşiktaş kötü yönetimlere o kadar alıştı ki “taşları yerine oturtuyorum” diyen bile alkış topluyor. Oysa Beşiktaş’ın kendini farklılaştıracak bir vizyona ve bunu uygulayacak kararlılığa ihtiyacı var. Kulüp yönetimi zorlu iştir. Siyasetten bile beterdir. Yanlış yaptıklarınız bütün doğrularınızı anlamsız hale getirebilir. Özellikle de bazı yanlışlar kulübün karakterini tümden değiştirecek, genetik yapısını bozacak sonuçlar barındırıyorsa. Genetik yapı da taraftara kulak vererek korunur, onu hizaya çekilecek bir kitle gibi görerek değil. Beşiktaş’ı farklı kılanın taraftarın genetiğine işlemiş bir tavır olduğunu daha kaç yönetime anlatmamız gerekecek?