Aralık sonunda parmak ısırtan 4 golle Konyaspor’u yenen Beşiktaş’ı bir aydır görmüyorduk. Çünkü Şenol Güneş o takımın aynısını Ocak ayında bir daha sahaya sürmedi. İkinci adamlardan oluşan takımlar o verimliliği gösteremediler. Beşiktaş özlenen onbirle sahadaydı, ama 2.lig kırmızı grubun dibine çakılmış olsa da ZTK grubunu lider bitirmiş Bucaspor, o Beşiktaş’a teslim olmaya hiç niyetli değildi. Müthiş bir tempo, isteklilik, özgüven ile sahanın her yerinde basarak, Beşiktaş’a kolay oyun kurma olanağı vermediler. Bu üstün motivasyonu anlamak mümkündü, ama aynı özelliklerini ligde gösteremeyişlerini anlamak olanaksızdı. Böyle becerileri varsa ligde onları kullanmayarak ayıp ediyorlar formalarına. Kuşkusuz BJK ile oynamak ve yitirme korkularının olmaması onları rahatlatıyor ve çılgınlaştırıyordu. Her şeye karşın, profesyonel ahlak, yapabildiklerini ligde de yapmalarını gerektiriyor.
Beşiktaş tempolu mücadeleye karşı önce şaşırdı, sonra karşılık verdi. Pozisyonlar üretti, ancak vuruş yeterliklerini gösteremedi. Gösteremeyen de Gomez gibi bir vuruş ustasıydı.
Buca kaybetmekten korkmayarak, ama Beşiktaş kazanamamaktan korkarak sürdürdü maçı. Buca kapanıp, hızlı açılmayı, ama Beşiktaş yüklenerek oynamayı seçmek zorundaydı. Bu ilke farkı, Beşiktaş’ın yüklenirken top yitirdiğinde rakibine hücum için daha açık alanlar bırakmasına neden oldu.
Buca’nın ilk golü kendi ayağından yedikten sonra kazanma inancı biraz kırılınca Beşiktaş rahatladı. Beşiktaş daha baskın sürdürdü oyunu. Gene de savunma açıkları verdi! Savunma yapısını elden geçirmesi gerekiyor.
Buca’nın ince ince faullerine uzun süre ses etmeyen, özellikle Gökhan’ın nerede ise ayakta kalmasına izin verilmeyişine göz yuman hakem Bitigen’in penaltı çalması da maçta ilgi çeken bir durumdu.