Beşiktaş’ın şampiyon olabilmek için ezeli rakibi Fenerbahçe’den farkı ne? Ya da böyle bir fark var mı? Var!
Beşiktaş istediğinde, tempoyu aniden yükseltme yeteneğine sahip ama; bu iştahı her zaman göstermiyor. Ancak zora düştüğünde başvuruyor. Lig ikincisi Fenerbahçe ise; takım olarak kendi hızlı oynamaktansa, bunu bazı seri futbolcularının yeteneğine teslim etmiş durumda... Özellikle de Volkan Şen’in driplinglerine bel bağlıyor.
Evet, Beşiktaş (istediğinde) daha hızlı oynayabiliyor ama; bu tempoyu kontrol etmede zorlanıyor. Mario Gomez’e yönelik oynamaktansa, Gomez’in kendi pozisyonunu almasını bekliyor. Alman futbolcu; takımının atağını takip etmek, rakip savunmayı etkisiz bırakacak boş alanlara kaçma fırsatını kollamak ve kendi en uygun şut alanını belirlemek gibi çok sayıda kişisel taktikle uğraşlaşmak zorunda kalırken, isabet oranını düşürüyor. Bu yüzden çokça pozisyonu sonuçsuz kalıyor.
Halbuki o Beşiktaş’ı aramaya kalkmak yerine, Beşiktaş onu aramalı..
Bu randevu biçiminde genellikle sorun var. Alman futbolcu Mario Gomez gol kaçırmıyor, Beşiktaş gol kaçırmasına zemin hazırlıyor. Siyah-Beyazlı takımın şansı; adamın buna rağmen gol atabilmesidir.
***
Beşiktaş yığınla ve çok dramatik şekilde sakatlık problemleri ve başka nedenlerle futbolcu yokluğu sendromları yaşadı. Ama bu kayıplar, ne oyun taktiğinin değişmesine ne de takım bütünlüğünün bozulmasına yolaçmadı. Benzer belalar başka takımların başına gelse, değil hala lider kalmak, şampiyonluktan bile uzaklaşmaya neden olabilirdi.
Öte yandan Fenerbahçe hocasıyla sorun yaşıyor. Bir çok Fenerbahçeli, Teknik Direktör Vitor Pereira’dan rahatsız ve keyifsiz. Ama Beşiktaş camiası, hocaları Şenol Güneş’e güven duymanın yanısıra; çok büyük ölçüde saygı da duyuyorlar.
Mesela son iki maçtır, 90 dakikanın bitiminde tribünlere kadar giderek futbolcusu ve taraftarı ile birlikte üçlü çektiriyor..
Bu kadar fark bile, Beşiktaş’ı şampiyonluğa biraz daha yaklaştırıyor ve doğrusu hakettiriyor.