Kâğıt üzerinde Eskişehirspor Beşiktaş’a zorluk çıkaramayacak bir takımdı. Sonlardaydı. Son üç maçında gol bile atamamıştı. Sahada buna bir avantaj daha eklendi. Hani kendini zayıf gören takım sahasına kilitlenip gol yememeye bakıyor, rakibinin kazanma çabasını kullanıp, fırsat çıkarsa gidip atıyor ya... Onu da yapmadı Eskişehir. Gücü yettiğince oyunun iki yanını da oynamaya özen gösterdi.
Hele ikinci yarıda! Ancak yavaş ve çok pasla ve de özensiz ataklar yapan BJK, rakibinin kendi birinci bölgesinde kolayca çoğalmasına yardım etmiş oldu. BJK bununla da kalmadı. Hücumda oldukça kararsız top kullandı ve çoğalmasına karşın, azınlıkmış gibi hatalar yaparak top kaybetti. Pozisyon üretemedi. Hızlı yaptığı bir atakta ilk golü bulmasından da bir ders çıkarmadı. Gökhan öteki hücumculara oranla biraz hareketliydi, ancak bununla gerektiğince değer üretemedi. İlk golün asistini yapan Quaresma oyuna değer katmaktan uzaktı, mücadeleye soğuk kaldı. Şenol Güneş’in ilk 11’de onu tercih etmesi sanırım özgüven kaybını önlemek içindi. Aslında maç tam Olcaylıktı... Ama o da girdiğinde havasında değildi. Eskişehir’in orta alanı hızlı geçmesi, Güneş’i ikinci yarıya Necip’le başlamaya itti. Sosa’nın da oyunu şişirerek oynamasına şaşırdım. Bir çabuk bir durgundu. Kötüsü iyi yaptığı götürdü.
Beşiktaş’ın devre sonuna doğru verdiği net gol pozisyonu Tolga’nın becerisi ile giderildi. Ve bu pozisyonda açıkça ortaya çıktı ki Beşiktaş alan daraltmayı beceremiyor ve bu rakibine önemli avantaj oluyor. 2-0’dan sonra iyice açılan rakibi karşısında bunu bir avantaja çeviremeyişi ve hatta gol yiyişi olumsuz notuydu. Hücum için bol geniş alanlar vardı ve oraları hızla kullanmalıydı. Yavaştı ve pas hatalarıyla oynadı! Ve Gomez, gene goller attı, ancak dahasını atabilirdi. Eksik yanı fizik gücüydü. Bunu kazanırsa çok daha değerli katkılar yapacak. Özeti, BJK cılız rakip fırsatı kullanmayı bilemedi. Dün de rahat battı adeta...