Beşiktaş saldırıları ve ardından Halep’in düşmesi süreçlerinde oluşan dramatik haller, zihin dünyama sarsıcı etki yaptı. Son bir iki yılda siyasal alanda olup bitenleri realist açıdan analiz eden düşünme biçimine doğru kayıyordum. Beşiktaş saldırısı sonrasında ve Halep’te olan acılarla dolu hallerden sonra realist yaklaşımda son noktaya gelmiş oldum.
Realist dünya düzeni dönemi
Dünya düzeninde ulus devletlerin önemi yeniden iyice arttı. Dünya, hem ulus devletlerin sıcak çatışma içine girme olasılığının arttığı hem de iç bütünlüğünü sürdüremeyen ulus devletlerin parçalanma riski altında olduğu bir döneme girdi. Uluslararası herhangi bir kurumun dünya düzeni sağlamada etkinliği neredeyse yok denecek kadar az. Bir milletin bekası kendi göbek bağını kesebilen güçlü bir ulus devleti olup olmamasına bağlı. Türkiye, değişen bu dünyada, içeride ve dışarıda operasyon gücü olan bir devlet yapısına dönüşmezse hayatta kalamayız.
Var olan dünya düzeni ne güvenli ne de adaletli. Dünya düzeni açısından aidiyet duyduğumuz kimlikler açısından dezavantajlı konumdayız. Müslüman / Türk/ Kürt/ Arap olmak dünyanın güç merkezlerinin ötekisi olmak demek. Ya çatışmanın nesnesi ya da aracı olmaya aday olmak demek. Adalet bekleyebileceğimiz bir dünya düzeni yok. Kendi göbeğimizi kendimiz kesmeliyiz.
Dünya bizim için daha az adaletli ve güvenli olacak
Artık “Avrupa Birliği” veya “Batı demokrasilerinin” ideallerine ve değerlerine inanıp güvenemeyiz. Batı dünyası, insani veya demokrasi değerlerini değil kendi çıkarlarını esas alıyor. Mısır’daki askeri darbeye karşı tavırları yakın dönem için dönüm noktasıydı. 15 Temmuz darbe sürecindeki tutumları, Suriye meselesine yaklaşımları ve PKK’ya destekleri ile ne oldukları tescillenmiş oldu. Kendi göbek bağımızı kesmez, kendi etkin ve güçlü yönetim sistemimizi kurmaz isek, daha çok teröre muhatap olabiliriz.
İç iktidar mücadelesini tamamlayan ayakta kalabilir
Devletler kapasiteleri açısından; çökmüş devletten tam güçlü devlete kadar bir spektrum içinde yer alırlar. Bir devletin güç hali iç iktidar mücadelesini tamamlamış olup olmamakla çok ilişkili. İç iktidar mücadelesi tamamlanmış ve bir düzen kurulmuş devletlerin güvenlik becerisi ve operasyon kapasitesi yüksek oluyor. Liderlik mekanizmalarından alınan karar güvenlik bürokrasisi ve askeri açıdan eyleme geçirilebiliyor.
Türkiye iç iktidar mücadelesi tamamlanmış ve siyasal sistemi oturmuş bir ülke değil. 15 Temmuz darbe girişimi bize bu hali açıkça gösterdi. Rus uçağını düşüren mekanizmaların bile bizim devlet karar sistemimize bağlı olmadığı anlaşıldı. İç bütünlüğünü sağlayamamış devlet hali, ülke içinde güvenlik sağlamayı, ülke dışında operasyon yapmayı zor hale getiriyor. Bir an önce ülke içinde yönetim bütünlüğü ve istikrarı sağlayacak bir hale geçmeliyiz.. Yoksa var olan bu realist dünya düzeninde hayatta kalamayız. Erdoğan’ın liderliği bu süreçte bizim için büyük bir şans. Bir an önce siyasal istikrarsızlığa izin vermeyecek yönetim sistemi değişimini tamamlamalıyız.
Hayatta kalmak için sofistike beceriler edinmek
Halep meselesinde sanal alem üzerinden olup biteni etkilemenin bir yere kadar mümkün olduğu iyice anlaşılmış oldu. Daha sofistike beceriler edinmek zorundayız. Daha kurumsal örgütlülükler ancak etkinlik üretebiliyor. Duyarlılığımızın hala iyi olduğu söylenebilir. Duyarlılıklardan dönüştürücü gücü olan siyasetler üretmenin yeni yollarını bulmalıyız. Örneğin Kızılay’ın acil çağrısına bir anda bir kaç milyon küçük bağışçı anında cevap verebilmeli. Hayatta kalma çabasına giren topluluklar bu türden yaratıcı ve etkili yollar bulabiliyor. Bizler için artık siyasal olarak hayatta kalma sorunu var.