Bir süredir “Modern futbolla demode futbol arasında gidip gelen bir oyun anlayışı var Beşiktaş’ta” deyip duruyorum. Antalya maçı buna iyi bir örnek oluşturuyor. Maçın 2. yarısındaki ilk gol girişiminde, dk. 47’de skoru buluyor Beşiktaş. Sonraki gol girişimi için dk. 69’a kadar beklemek zorunda kalıyoruz. İlginçtir, o da golle sonuçlanıyor. Her maç karşımıza çıkacak bir tablo değil.
Söz konusu 22 dk’lık duraklama dönemi çok önemli. Beşiktaş orta saha üretkenliği yakaladığında sorun yok. Bunu başarınca hücumda çoğalma sorunu da yaşamıyor. Bu köşeyi düzenli izleyenler biliyor: Hücum üretkenliği için orta saha performansını temel kabul eden, takımın boyunun saha içinde olabildiğince kısaltılması gerektiğini düşünen, ofans ağırlıklı bir oyun anlayışının savunucusuyum. Geçen sezonki düzelme dönemini de orta saha performansına bağlamış, ayrıntılı analizler yazmaya çalışmıştım.
Beşiktaş, orta saha yapısı itibariyle modern futbolun gereklerini yerine getiriyor. Bunu yapınca çok da etkili oluyor. Ama geliyoruz işin “demode” yanına: Türk futbolunun “tedbirlilik” hastalığı yüzünden takımın boyu yeterince kısalmıyor saha içinde. Bu, Aybaba’nın tercihi mi? Maç sonrası söyleşide Beşiktaş’ın yediği goller için “Bizim takım hücumu seviyor” dediğine göre, öyle sanki. Oysa temel sorun takımın “ofans odaklı” olmasında değil ki.
Elbette tüm maçı rakip yarı sahada, bol paslı ve tempolu oynayamazsınız. Ama “rölanti” anlarında topu ayakta tutmayı başarmak ve orta sahayı kalabalıklaştırmak gerekiyor. Yani, takımın boyunu, merkezinde orta saha olacak biçimde kısaltmak. Tersi durumda defansa yaslanmak zorunda kalırsınız.
Sözünü ettiğim 22 dk’da olduğu gibi. Son çeyrekte kalenizde gördüğünüz 6 gol girişiminde olduğu gibi. Yaslanan takım atağa çıkmaya kalkışınca da yelpaze gibi açılır, bir anda takımın boyu 70 mt’ye varır, o zaman da top şişirmekten başka çareniz kalmaz. 5 gol yanıltıcı olmasın. Beşiktaş maç içinde iki farklı anlayış arasında savrulup duruyor. Modern futbola yaklaştığı süreyi artırması lazım. O potansiyel var mı? Var.