Beşiktaş yılı ‘dar kadrolu’ geçirme zorunluluğunun ilk darbesini aldı. Benzerleri de olacak.
Eğer Antep şokunu yaşatan ikinci yarıdaki durgunluk sorunu çözülmez ise sıkıntı önündeki zorluk derecesi yüksek Sivasspor, Trabzonspor, Fenerbahçe ve Kasımpaşa maçlarına da yansıyabilir. Çünkü kadro dar ve sıradan.
Samet Aybaba 26 kişiyiz diyor, ama değil... Altısı çeşitli zorunluluklar olmadıkça forma veremeyeceği adamlar. İsmail ve Mustafa uzun süreli sakat. Aybaba 18’i zor doğrultuyor... Onları da sahaya çıkarıyor.
Son lig maçının kadrosunu bir anımsatayım: McGregor- Hilbert, İbrahim, Uğur- Holosko, Necip, Fernandes, Veli, Olcay-Almeida (Kulübedekiler: Cenk, Ersan, Escude, Oğuzhan, Erkan, Batuhan, Hasan)
Bu kadro Gaziantep’te ilk yarıda bu yıl kendini ayakta tutan performansı gösterdi. Ama ikinci yarı yavaş yavaş da değil, ‘güm!’ diye düştü! Çoğu oyuncunun fiziksel güçleri ve bunun etkisinde oyuna yoğunlaşmaları da birden yok oldu. Ve kulübeden takımı ayağa kaldıracak enerji gönderme şansı da yoktu...
Aslına bakarsanız, Beşiktaş takımı 11 kişi bile değil. Uğur’un, Holosko’nun verimde devamlılıkları yok! Ama alternatifleri de yok söz gelimi. Beşiktaş ancak sahada ‘takımca’ çok çalışırsa ve bunu ‘sürekli’ başarırsa ayakta kalıyor. Siz Holosko’ya, Uğur’a bölgesinde ‘tek adamlık’ vererek maratona başlar iseniz, Necip’in, Veli’nin yorgunlukları, sakatlıkları ve benzeri durumlarında eş değerlerini kadroya koyamazsanız Gaziantep’teki gibi hasarları almak doğaldır. Beşiktaşlı buna hazır olmalı ve sporsal değerlerden çok, kulüp kasasındaki iyileşmeyi ve yanı sıra genç oyuncu kazanımını yeterli saymalıdır.
Ne kadar borç kapatıldı?
Yeri gelmişken... Beşiktaş Yönetim Kurulu ‘Feda’ ilkesi ile yürüttüğü işlerin kulüp kasasına olumlu yansımalarını bir açıklasa iyi olacak. Şunun için şöyle yaptık ve kulüp şu kadar borcun şu kadarından kurtuldu denmeli. Ki Beşiktaşlı sahadaki geri kalışa katlanacak bir gerekçeye sahip olsun.
Kocaman’nın hatası nerede
Kocaman’ı, Alex’i Marsilya maçında oyundan aldığı için yerden yere vurdular. Oysa adamın yaptığı doğruydu. Alex’i son 15 dakikada oyundan almayı ve yerine koşan bir adam koymayı önceden planlamak, hele rakibin son 15 dakikaları çok iyi oynadığını gösteren bir istatistik var ise yerli yerindedir. Hatta maçın akışı içinde de duruma göre aynı karar alınabilir. Fenerbahçe’nin ikinci yarıda giderek artan bedensel ve düşünsel bir çöküşü vardı. Alex’in yerine koşan bir adam koymak bu durgunluğa karşı bir önlemdi. Kocaman’a Alex’i oyundan almanın değil, takımca durgunlaşmanın hesabı sorulmalıydı.
Fernandes’i çıkarmak
Samet Aybaba Gaziantep’te durum 2-2 olunca maçı kazanmanın arayışlarına girdi. İki genci oyuna aldı, olmadı. 86.dakikada hafta içinde sakatlığı nedeniyle doğru dürüst tek idman yaptığı için iyice yorulan Fernandes’i de 86.dakikada çıkarıp yerine bir hücumcu, Batuhan’ı koydu. Artık risk zamanıydı. Okuduğum, dinlediğim çoğu yorumcu bunu ‘yanlış’ buldu!
Düşünceye saygım var, ama bir hocanın arayışlarına da saygı duymak gerekir.
Terim’in alkışları
Terim’in Galatasaray’ı M.United karşısında böyle bir mücadeleye ‘hazır olmadığı’ için iyi başlamadı. Galatasaray’daki tedirginlik özellikle Melo’nun bireysel hazır olmayışı ve takımın bir ‘oyun ezberi kazanmayışının’ eseriydi. Cim bom böyle bir mücadele ortamına hazır getirilmemişti. Bu teknik adamın eksikliğiydi. Ama maçtaki yalnız iyi yanları görerek Terim’i alkışladık! Hocaları kimi kez gereksiz yeriyor, kimi kez gereksiz alkışa tutuyoruz. Bir uyarıda bulunarak yararlı olmak amacıyla gerçekleri gösterip, söyleme alışkanlığımız yok. Yorumda da ezberlerimiz var bizim. Ama yanlışı ezberlemişiz.
BIKTIK, USANDIK
-Ciddi rakipler karşısındaki kayıplara çeşitli kulplar takan teknik adamların ve oyuncuların, sıradan rakipleri karşısında elde ettikleri galibiyetler sonra kükremelerinden bıktık usandık.