Benzetmemi lütfen hoşgörün... Başakşehir, başlama düdüğü ile birlikte; Beşiktaş’ın üstüne gözü dönmüş dana sürüsü gibi çullandı... Siyah-beyazlılar neye uğradığını şaşırdı. Arka arkaya gelen ataklar, tehlikeler, şutlardan başı döndü. O kadar ki; dört-beş dakika kendi yarı sahasından, rakip alana geçemez oldu.
Beşiktaş, daha sonra rakibin hızını kesip oyunu normal akışına çevirmeyi başardı ama; bu kez kendi stratejisini organize etme ve kabul ettirmede zorlanmaya başladı. Başakşehir’in ilk anlardaki hızı belki kesildi ama, gücü ve becerisi aksamadı. Daha kontrollü bir tempoyla golünü buldu.
***
Devre sonuna kadar, Beşiktaş’ın şaşkınlığı ve dağınıklığı eksilmeden sürdü. Nerdeyse ikinci golü bile yiyeceklerdi. Fakat Adebayor’un uluslararası kariyerine yakışmayan bir beceriksizlikle, tabelanın 2-0’a çıkmasını engelledi. Ama ilk gol öncesinde, topun kendisine çarpıp yön değiştireceğini hissederek atlaması; futbol zekasını gerektirecek incelikteydi. Top, ayaklarının altından geçip gol oldu.
***
İkinci yarı, Beşiktaş’ın bilinçli tempo düşürme çabası ve böylelikle rakibinin akışkanlığını önleme niyetiyle başladı. Bunda da başarılı oldu sayılır. Daha sonrasında, kendi oyununu kabul ettirme seanslarına girişti. Bu kez başarılı oldu.
Ancak oyunun ve rakibinin temposunu düşürdükten sonra, kendi temposunu arttırmada sorunlar yaşadı. Öyle olunca da, dizginleri tam ve etkin olarak eline alamadı. Hatta Başakşehir, çaktırmadan onları idare ediyor gibiydi.
İkinci yarı; kuşkular, sorular, tedirginlikler, şüpheler içinde geçti. Zaman, önde olanın lehine çalıştı. Arada futbol güme gitti.