Lige iyi başlayan Beşiktaş’ın son iki maçta inen, kötü başlayan Eskişehir’in yükselen bir grafiği vardı. Beşiktaş’ın hocası gene cezalıydı, tribündeydi. Saha kenarı, devre arası soyunma odası katkısı olamadı!
Bireysel baktığınızda formu yükselen Almeida ve Motta hastalıkları yüzünden yoktular Beşiktaş’ta. Atiba çok yararlı olduğu orta alandan, sol beke kaymıştı. O solu doldurabiliyordu, ama orta alanda bıraktığı görevi onun kadar yeterli yapan yoktu.
Eneramo ilk kez onbirde idi! Moraller düzelmiş miydi, belirsizdi. Bunlar Beşiktaş’tan değer eksiltebilirdi.
Maça yansımadı bu sorunları. Hatta tersine, Beşiktaş’a olumlu bir etki yapmıştı.
Beşiktaş Antalya’daki tedirgin, güvensiz, pısırık yapısından sıyrılmıştı. Eskişehir giderek artan özgüveni ile ne denli hızlı, baskılı oynayıp öne geçerek, Beşiktaş’ı bir an önce moralsizliğe itmeye çabaladı ise; Beşiktaş da aynısını uyguladı.
Karşılıklı baskılı oynama isteği, orta alanda üstünlük arayışı, ilk yarı boyunca bir tarafın öne çıkmasını engelledi. Pozisyon, gol heyecanı doğmadı. Ancak bu, yetersizlikten çok, iki tarafın birbirine, aradığı öne çıkma iznini vermemesindendi.
Bireysel kozlar da bir silah olamadılar! Fernandes kontrol altındaydı. İlk topla oynamadığı zamanlarda baskıyı yedi ve çok kayıp yaptı. Erman ile Erkan’ı da Beşiktaş kontrolde tuttu.
Olcay ve Gökhan iki kanatta önceki maçın sıradanlığını attığına tanık olduk, ama çalıştıkları oranda üretken olamadılar. Gökhan, Olcay’a oranla çok daha verimliydi. İkisinin birden iyi olması, Fernandes’in onlara katılması Beşiktaş’ın hücum gücüne kalite katıyor. Ancak dün bu üçlü bir güç birleştirmesi yapamadılar.
Beşiktaş ikinci yarıda daha kazanmaya kararlı, puanlar arayan bir mücadele verdi. Oyunu çoğunlukla ikinci ve üçüncü bölgesinde tutmayı başardı. Hücum organizasyonlarını çok zenginleştiremese de orta alandaki savaşçılığını, son dakikalar dışında yitirmedi. Kazanmayı başardı.
Beşiktaş’ta dün zorlu bir dış saha maçında elde edilmiş üç puan kadar, kendini hızla toparlayabildiğini göstermesi önemliydi.