Beşiktaş maça, ihtiyacı olan 3 puana bir an evvel sahip olmak için; büyük bir kararlılıkla, hırsla ve hatta tempoyla başladı. Güzel olan tarafı şu ki; Trabzonspor da, pek geri kalmıyordu. İlk golü yiyene kadar, 3 önemli pozisyonu vardı.
Beşiktaş kendi sahasında ve kendi taraftarının önünde oynama farkıyla, temposunu ve arzulunu futbolunu, Rhodolfo ile erken ödüllendirdi. Arkasından ikinci gol geldi ama; hakemin verdiği penaltı kararını çok da adil bulmadım. Çünkü Quaresma ilerlerken, topa hamle yapan rakibinin üstüne bindirdi. Trabzonlu futbolcu, dışarıdan gelip Quaresma’nın önünü kesmedi. Zaten oradaydı... Verilmesi gereken karar, Beşiktaş aleyhine faul olmalıydı.
***
Trabzon bütün bunlara rağmen moralini bozmadı, temposunu kırmadı. Hatta penaltı pozisyonuna bile pek fazla itiraz etmedi. Kendi bildiği futbolunu devam ettirdi. Bordo-mavilileri uzun zamandır böyle takım ruhu içinde, etkin ve sakin görmemiştim. Gol atması beklenen bir şeydi. İlk yarı, futbol adına çok güzel geçti...
Aslında ikinci yarı da, belli bir temponun içinde geçti ama; Beşiktaş durumu 2-0 yapana kadar ki futbolundan biraz fireler vermişti. Trabzon”un bu anlardaki kaybı daha azdı. Bordo-mavililerin dişli çıkması; Beşiktaş’ı daha dikkatli, daha kontrollu olmaya yolaçtı. Quaresma’nın rakibine çok sert (Ve hatta bilinçli bile sayılacak) tabanı, sarı kartla geçiştirildi.
Anlayacağınız... Beşiktaş başının her an belaya gireceği bir maç oynadı. Abaubakar’ın kaçırdığı goller, siyah-beyazlıları skor rahatlığına ulaşmasını engelledi. Trabzon da gerçekten çok zorladı.