Son 5 maçını gol yemeden kazanmış Galatasaray, kendi evinde şampiyonluk şansını pekiştirme amacı ve özgüveni ile; Beşiktaş, şampiyonluk adayı olarak koştuğu yarıştan son üç haftada 7 puan yitirerek kopmanın yıkıcı baskısı altında girişti mücadeleye. Hemen söyleyeyim ki Beşiktaş o baskının altında kalmadı. Özgüven içinde maçı kazanmaya oynadı.
Beşiktaş'ın önemli adamı Veli bu maçta da yoktu. Sakat Gökhan -ki son 2 maçta çok verimsizdi- ve Motta yoktu. Biliç Ersan'ı da kulübeye çekmiş, savunmada Atınç ve Opare'yi görevlendirmişti. Yoklar aratılmadı desek, yeridir. Golü takım savunmasını gösterememekten yedi Beşiktaş. İlk golde şans faktörü ve top takibinde sezgi öğesi öne çıktı. Yasin, Günay'dan dönen ilk vuruşunda topun gidebileceği yere hareketlenince 2. kez vurma şansı yakaladı. Geri düşmek Beşiktaş'a tempo kazandırdı. İlk yarının geri kalanını kendi kontrolünde götürdü. Önemli eksiği, çoğu zamanki gibi, hücumda öne ve çabuk oynamamaktı. GS'ın kapanmasına, alan daraltmasına olanak tanıdı. Geri dönüşlerde yeterince alan daraltmayı başaramadı. Ba ile net gol şansı yakaladı. Ama artık şans yanında değildi. Top yan direkten döndü! 50’de Hakan'ın açık eli ile karşıladığı pozisyona penaltı çalınmalıydı. 56’da Opare'nin topuğuna basan Melo en az sarı görmeliydi, Göçek 'dokunulmazlık' uyguladı! Yoksa az sonra gördüğü sarı kart ile oyun dışı kalırdı. BJK'ın 2. yarıda öne ve çabuk oynayarak kurduğu baskıda GS kalesini Muslera kadar melekler de korudu! BJK ne yaptı ise olmadı! GS'ın vurduğu altın oldu. Gerçek şu ki atamadığı gollerle, yapamadığı takım savunmasıyla BJK kaderini kendi yazdı!