Issız Olimpiyat Stadı’nın görüntüsünü bozan bir avuç insan olarak çıkışa yöneldiğimizde, karşımıza Fenerbahçe (FB) yönetiminden Abdullah Kiğılı çıktı. Sevinci kısık sesine de yansımıştı sanki. “Final 15 Mayıs’ta Amsterdam’da, uçak biletlerinizi şimdiden ayırtın” dediğini duyabilmem için kulağımı iyice kendisine vermem gerekti.
Futbol böyle bir spor işte. Gol yeyip moraller dibe vurunca hatalı pasları göze bataduran oyuncu, sahada geçirdiği 60 dakika boyunca amaçsız gezinmesinin ardından “Al da at” diye gelen güzel bir pası gole çevirince...
Birdenbire maçın yıldızı, sahanın en iyisi olabiliyor...
Aykut Kocaman’da manda gibi bir yürek olmalı. Ne yaptığını bilen ve yaptığının hesabını vermeye hazır... Övgü almaya değil sonuç almaya kilitli, istenen sonuç alınınca övgünün de geleceğini bilen... Müdanasız... Böyle biriyle yakın çalışmak zulüm olmalı. Ancak başarıyı da böyleleri getiriyor...
Lazio Avrupa’nın en iyi takımı değil elbette, hatta İtalya’nın ve Roma’nın en iyi takımı bile değil... Romalılar’ın başkentine damgasını vurmak için Mussolini’nin seçtiği mahallenin tam ortasına dikilmiş stadyum takımın aldığı ceza yüzünden seyirciye kapalı tutulmasa tribünlerin halini görmek isterdim...
FB’yi desteklemeye gelecek Romalı futbolsever sayısının Lazio taraftarı kadar kalabalık olması ihtimali vardı çünkü... Seveninden çok nefret edeni bulunan bir takım Lazio...
Seyircisiz oynama cezası taraftarlarının ‘ırkçı’ sloganları yüzünden verildi takıma; bu sezon tam dört kez aynı gerekçeyle cezalandırıldı Lazio... İngiltere’nin Newcastle futbol kulübünün takımı çekip çevirmesi için teknik direktörlüğe getirdiği eski Laziolu Paolo di Canio’nun da futbol geçmişinde Mussoli selâmıyla ünlendiğini öğrenen İngiliz seyircilerin tepkisi kulübe kararını yeniden gözden geçirtebilir...
Oysa FB karşısında oyunun büyük bölümünde dökülen Lazio’nun en iyisi 2 numaralı formanın sahibi Michael Ciani siyahi bir futbolcu. Irkçılığın son durağı.
İtalyan takımı döküldü de FB’li futbolcular çok mu iyiydi? Maçın skoruna bakarak yazılan yorumlar aldatmasın; ekrana yansıyan hep en iyi ataklar üzerine yoğunlaşan görüntüler de... FB’li oyuncular maçın bütününde sahada gezindi durdu. Hoca’nın verdiği kesin tâlimatın “2-0’lık üstünlüğümüzü tehlikeye düşürmeyin yeter” olduğu, futbolcuların görevinin gol yememeyi sağlamakla sınırlandığı o kadar belliydi ki, ben bile daha 15 dakika dolmadan taktiği fark ettim.
Gol gelince oyun planı bozuldu ve yedekte tutulan son haftaların formda oyuncusu genç Salih Uçan’la yeni bir denge arayışına girildi. En fazla hatalı pasın sahibi Caner Erkin’in omuzlara alınmasını getiren gol o sayede kaydedildi. Genç Salih’in sahadaki varlığı bile dengeleri FB lehine değiştirmeye yetti.
Volkan Demirel’i unutursam kendimi affetmem.
Maç pekâlâ FB’nin aleyhine bol gollü de geçebilirdi. Erken yenen bir gol karşı takımı ateşleyebilir, uzaktan çekilen şutlar artar ve daha sonuç alıcı olabilirdi. Kale sahası içerisini ikinci adres yapabilirdi Laziolular... Bütün bunları engelleyen oyuncuydu kaleci Volkan... Yenilen golde en az hatalı olan yine oydu; Laziolu oyuncuların pek çok hevesini kursaklarında bırakan da...
Koskoca bir saha Roma’nın Olimpiyat Stadyumu; kaynaklar 75 bine yakın seyirci alabildiğini söylüyor. 75 bin seyirci yoktu, hatta bin kişi dahi yoktu tribünlerde. Türkiye’den gelme birkaç yüz FB’li ile, bir o kadar Lazio taraftarı... Sarı pelerinli görevlilerin sayısı bile seyircilerden kalabalıktı.
Hiç keyfi olmuyor seyircisiz maçın... Kulüplere ceza için başka yöntemler bulmak, doğrudan para cezalarıyla yetinmek galiba en iyisi...
Kısa Roma tatilimizde başarılı rehberimiz Ertürk Durmuş Gladyatörler’den söz ederken “Bugünün futbolcuları gibi” demişti. Bizim Gladyatörler Laziolu Gladyatörleri eledi.
FB’li taraftarlar olarak çocuklar gibi şendik.